Dijital Ürünler #100
Salı sabahı rutinine sonraki sayıda devam edeceğim, bu seferlik 28 Ocak Perşembe sabahı için; günaydınlar.Dijital Ürünler’in 100. sayısından herkese merhaba! Şubat 2017’de başladığım e-bülten macerasında en büyük boşluğu 2020 yılı aldı, hem pandemide derinleşmeye daha çok vakit ayırmamdan hem de hepimizin maruz kaldığı içerik bombardımanında tam tersi etkiyle uzak durma hissiyatımdan olsa gerek... Bir süredir de 100. sayının bahanesiyle bir değişiklik yapar mıyımı düşünsem de newsletter, Revue, isim ve format en azından şimdilik benim için en iyisi gibi duruyor. :)Çok uzatmadan son günlerde radarıma takılan dijital ürünlere dair gelişmelerle sizi baş başa bırakıyorum. Bu sayıda Dijital Ürünler’in altyapısını sağlayan Revue’yi Twitter’ın satın alması, Clubhouse 👋🏻, A16Z’nin medya dönüşümünün adını koyuşu, Netflix’in lineer TV akışı denemesi, SaaS şirketlerinde LTV ve GitDuck gibi konular sizi bekliyor.2 bin aboneye çok az kalmışken bu komünitenin daha da büyümesi için e-bülteni paylaşmayı ve ilgisini çekeceğini düşündüğünüz iş arkadaşlarınıza forward etmeyi unutmayın! Keyifli okumalar...Erman Taylan
Revue -> Twitter
6 yıl önce Hollanda’da kurulan, okuyor olduğunuz bu e-bültenin de altyapısını sağlayan Revue, hafta içinde Twitter tarafından satın alındı. Zapier, Medium, Pocket gibi araçlarla entegre çalışan Revue, tarayıcı ve mobil uygulamalarıyla ilginizi çeken içerikleri kaydetme ve bunları içeriği yazdığınız panelin (RTE) hemen kenarında görme, sürükle-bırakla ekleme gibi özellikler sunuyor. En kısa tanımıyla Revue’yi Mailchimp’in bağımsız newsletter yazmak isteyen kişiler için özelleştirilmiş bir versiyonu olarak düşünebilirsiniz.
2 yıl kadar önce e-bülten yazarlarına ücretli abonelik seçeneği de sunmaya başlayan Revue; ABD’de büyük yatırımları (örnek olması adına Revue’nin aldığı yatırımın 40 katı kadar) kısa sürede alan Substack’ten sonraki 2. büyük oyuncuydu. Hemen aşağıda da bir başka güçlü örneğini detaylıca ele aldığım ‘ilgi ekonomisinin’ değişimini göz önüne alınca Twitter için oldukça anlamlı/mantıklı bir satın alma oldu kanaatindeyim.
Revue her ne kadar bağımsız bir ürün olarak kalacak olsa da bünyesindeki yazarların ana mecrası olan Twitter’la entegrasyon (kolay abonelik ve okuma deneyimi ilk aklıma gelenler) kuşkusuz ürüne çok şey katacaktır. Diğer yandan haliyle yakından takip ettiğim Revue’nin geliştirme hızından da memnun değildim. Zira Revue’yi hala erken aşama bir startup olarak görmek en doğrusu olur, bu haliyle satın alma da kullanıcı tabanından öte Twitter’a getireceği hızla beraber ‘talent acquisition’ gibi duruyor. Satın alma duyurusu içinde yeni pozisyonlarını da not düşmeleri, Revue’nin şablonlar ve analitik gibi özelliklerini artık çok hızlı bir şekilde iyileştireceği anlamına geliyor.
Revue için onbinlerce potansiyel kullanıcıyı bünyesinde barındıran Twitter’ın, platformun içine Revue’yle gelecek e-bülten içeriklerini de entegre ettiğinde Substack’e kafa tutması hayal değil. Revue’nin Substack’ten farklı olarak uzun zaman önce büyük yayıncılar için çeşitli özellikler geliştirmesi de yine Twitter’la çok başka bir boyuta taşınabilir. Geçmişte Vine gibi başarısız ürün birleştirmeleri olan platform bu sefer en az Periscope kadar başarılı olabilir.
Tebrikler Martijn ve ekibine...
Clubhouse: Yeni bir sosyal medya devi doğar mı (ne güzel ürün yapmışlar!)?
Evet, ‘coğrafya kaderdir’ ama çizgiyi takip etmekle de kendi kaderinizi çizebiliyorsunuz. Clubhouse hikayesine biraz daha yakından bakınca, kurucu ortakların aslında uzun süredir (9 yıl) insanların sosyalleşeceği ürünlerle uğraştığını görmek mümkün. Önce fiziksel olarak yakın konumda olan insanları yine fiziksel ortamda bir araya getirip tanış olmalarını hedefleyen bir startup (Highlight), ardından podcast deneyimini daha sosyal kılmayı hedefleyen Talkshow ve evet, son olarak da Discord, Twitter ve podcast üçlüsünün tam ortasında duran Clubhouse.
Ses + viral olma + güzel UI
Önce biraz ürüne değinmek istiyorum. Çok iyi bir MVP örneği ve viralite için küçük öğelerle bezeli olan Clubhouse, WhatsApp’dan kat kat iyi, belki Discord’tan bile iyi, bir ses teknolojisine sahip. Ek olarak uygulamanın en basit özelliği oda oluşturma sorunsuz işliyor, ama geri kalan tüm özellikler ‘geliştirilmeye oldukça açık’. Discovery, takvime işlenen bir yayını read-only dinleme, blok ve şikayet gibi içeriksel sorunlara engel olabilecek aksiyonlar, RSVP mantığında etkinlere kaç kişi geleceğini görme, GDPR uyumluluğu gibi çok sayıda epic geliştirilmeyi bekliyor. Uygulama içinde yeni bir club oluşturmanız durumunda uzun bir süre onay için beklemeniz gerekiyor, yani sadece feature değil, baştan sona bir MVP söz konusu. :) Uygulama Mart ayında yayına girdiğinde ise tek bir oda vardı ve bizzat kurucu ortaklar da oradaydı. Sıfırdan bir komünite oluşturma noktasında da ekibin şeffaf bir şekilde yine CH’da yürüttükleri iletişim ve her güncellemede komünitenin bir üyesinin profil fotoğrafını app icon’u yapmaları da yine güzel detay.
Viralite noktasında ise; Clubhouse indirip kullanıcı adını ayıran ve rehberinizde bulunan kişileri davetiye hakkınız tükenmeden içeri alabiliyorsunuz. Profilinizde de sizi uygulamaya davet eden ya da ‘içeri alan’ kişinin adı belirgin bir şekilde yer alıyor. Sadece ABD değil Almanya’da da App Store listesinde bir numarada yer alan ve her kesimden binlerce kişinin kullandığı Clubhouse kuşkusuz içerik tüketme noktasında podcast’ler, Netflix, YouTube, ve Twitter’dan pay alıyor/almaya devam edecek. Ayrıca pandemi etkisiyle herkesin sosyalleşmeye hiç olmadığı kadar aç olduğu bir noktada hayatımıza giren (Mart 2020) CH çok iyi bir zamanlama avantajına sahip.
Yeni insanları tanıma, tanıdığınız insanlarla daha samimi olma ve öğrenme gibi üç ana duyguya hitap eden CH, davetiyeyle üye kabul etmesine rağmen haftalık 2 milyon aktif kullanıcı barajını 10 ayda aştı. Müzik dinletileri, komedi şovlar, eğitimler, hayatını kaybeden birinin anısına açılan anı odaları gibi uygulama, şimdiden geniş bir janrada karşılık buldu. Hatta benim bu satırları kaleme aldığım sıralarda Almanya’nın oldukça popüler 5 futbolcusu 5 bin kişiyle ‘ask me anything’ oturumu düzenliyordu. :)
Bu kadar yatırım ve hype’la beraber CH hem satın almalara hem de alınmalara kuşkusuz oldukça açık. Ki Substack’in de Clubhouse’un en büyük yatırımcısı A16Z’nin portföyünde yer aldığını belirtmeden geçmek olmaz. Diğer yandan, özellikle Türkiye gibi yeni büyüyen ülkelerde, şu an için içerik şekillerinde yukarıdaki üç maddeye göre bir ‘dengesizlik’ var gibi geliyor bana. Zaman içinde hem discovery hem de club’ların oturmasıyla podcast’le YouTube’un arasında, belki Twitter veya YouTube kadar uzun zamanlar geçirmeyeceğimiz ama çok farklı kesimlerin var olduğu bir uygulama bizi bekliyor olacak gibi geliyor bana...
A16Z: İnternet yatırım şirketi <-> medya şirketi
ABD’nin en büyük iki VC fonundan biri olan, ürettiği içeriklerle de öne çıkan A16Z hafta içinde neredeyse ‘aslında bir medya şirketi olduğunu’ duyurdu. Şirketin iki kurucu ortağı dışındaki ilk büyük ekip üyesi Margit Wennmachers ve yarattığı dünyanın detaylarını anlamak için bu yazı oldukça fikir veriyor. Belki de A16Z kadar iyi içerik üreten başka VC’ler de olsa da konuya bu denli agresif ve tam bir Amerikan yaklaşımıyla bakıyor olmaları ‘takdire şayan’. Tabii medyanın bağımsızlığı açısından da konuya bakarsak; yukarıdaki tüm ilgi ekonomisi oyuncularının bu problemi zamanla çözmesini umut etmekten başka yapacak bir şey yok gibi (konuyla ilgili çok güzel bir okuma).
Netflix’ten lineer yayın (alışageldiğimiz TV gibi) denemesi ve kürasyon ihtiyacı
Benim gibi gazete okumayı özlediyseniz iki haftadır haftasonu gazetesi olarak yayınlanan Oksijen’e bir şans vermenizi tavsiye ederim. Oksijen’i bu hafta ilk kez elime aldığımda online video platformlarına tam 4 sayfa ayırdıklarını görüp geçmişteki TV sayfalarını anımsadım. Geleneksel TV’de artık hafızalara kazınan kuşak ve akışlar varken abonelik tabanlı VoD (video on demand) platformlarında zaman içinde ciddi bir içerik keşfi ve kürasyon ihtiyacı ortaya çıktı.
Netflix’in lineer TV akışı denemesi (sadece Fransa’da testte) ve ‘rastgele’ bir içeriğe sizi sokmaya başladığı özelliği (bunu ben de Türkiye’den görüyorum) bu alandaki denemelerden bazıları. Örneğin haber alma ve müzikte yaşadığımız dönüşümde içerik üreticilerin sektördeki rolü gereği olsa gerek kişileri takip etme, kişilerin bağımsız bir yayıncı olması gibi etkenlerle kısmen bu kürasyon ihtiyacı daha az ortadayken (veya boştayken) aynı şeyi VoD platformlar özelinde söylemek güç. İlk aklıma gelenler tüm sosyal ağlardan alışık olduğumuz ‘feed’lere daha benzer arayüzler, müzik dinleme uygulamalarındaki tür/sanatçı radyoları benzeri lineer yayınlar oldu.
GitDuck: Pair programming odaklı video platformu
99.5 no’lu sayıda bahsettiğim gibi video platformlarına çok başka dikey ve ihtiyaçlarda ihtiyaç artacak/artıyor. Bu sayıdaki örnek de GitDuck. Ürün takımları ve özellikle geliştiriciler için geliştirilen GitDuck, pair programming için özelleştirilmiş video chat platformu olarak tarif edilebilir. IDE plugin’leri, dosya ve klasör gösterimleri, akıllı takip (oturumda kaç kişi kodu yazıyor kaç kişi dinliyor) gibi özelliklere sahip olan GitDuck geçtiğimiz haftalarda yeni yatırım turunu açıkladı. Kurucu ortakların başka bir proje üzerinde çalışırken ihtiyacın belirginliğini gösterircesine bu fikre yönelmeleri de güzel hikaye.
GitDuck adını yakın gelecekte daha sık duyabiliriz, ekip olarak pair programing yapıyorsanız (yapmıyorsanız da yapmaya başlamak için güzel bir bahane, keza pek opsiyonel bir seçenek değil günümüz pratikleri için) göz atmanızı tavsiye ederim. Üstelik GitDuck’ın ücretlendirmesi de Zoom’a benzer olarak bir oda ve 60 dakikaya kadar free. Platformun roadmap’i de Trello üzerinde public.
Kısa Kısa 1 - Parity Bar: Easy Purchasing Power Parity
Müşterilerinize bulunduğu ülkenin kur farkına göre fiyatlama yapmanızı sağlayan bir araç. Keşke herkes kullansa! :)
Kısa Kısa 2 - SaaS LTV Calculator: SaaS şirketlerinde LTV
SaaS şirket kurucularına ve bu işlere kafa yoranlara güzel bir mini-proje, rehber..
LTV’nin emsallerine göre oldukça uç bir noktada olduğu Snowflake örneği şuradaki yazıda oldukça güzel analiz edilmiş, şiddetle tavsiye ederim...
Kapanış...
Eğer formdan düşmediysem 9 Şubat Salı günü görüşmek üzere. :)
Bana ulaşmak için okuyor olduğunuz bu e-postaya yanıt vermeniz yeterli.
Sağlıklı günler (pandemide ve içinde pandemi geçmeyen bir sayı olmuş oldu böylece)...