Dijital Ürünler #104
Herkese merhaba! Neredeyse beş yıl önce başladığım Dijital Ürünler'in ilk üç yılında düzenli yazmayı başarırken pandemi etkisiyle son iki yıl hiç de öyle geçmedi, farkındayım; tekrardan düzene kavuşmak ümidiyle bir vaatte bulunmadan hemen konuya geçiyorum... :)
İlgimi çeken, dijital ürünler başlığında toplanabilecek gelişmelerle tekrardan karşınızdayım. E-bültenin bu sayısını sosyal ağlarınızda paylaşmayı, e-postayı arkadaşlarınıza forward etmeyi unutmayın.
2 bin abone için son 17 koltuk kaldı, elinizi çabuk tutun. ☺️
Keyifli okumalar!
Crypto Wars: Kripto nostalji podcast serisi
Blockchain ve kripto paralarla ilk haşır neşir olmam, 2017 senesine dayanıyor (Ahmet Arslan'a sevgilerimle). O yıllarda konunun hem teknolojisi hem de tarihçesiyle çok fazla ilgiliydim ancak sonra sonra bu ilgi ve alakam haliyle biraz düştü. Siz de benim gibiyseniz ya da hala bugünlerde Web 3 (Web 3.0 değil, dikkat) ve metaverse gibi kavramlarla da eşleşleşen bu dünyaya çok da aşina değilseniz süper bir podcast tavsiyem var: Crpyto Wars.
Sıfırdan başlayarak bu alandaki oyuncuları, teknolojinin gelişimini, Silikon Vadisi'nin ve yatırımcılarının ilgisini çok güzel ve tiyatral bir dille anlatan Cryto Wars'ta Coinbase'in platforma Ethereum ekleme çekincesini, ilk büyük kripto borsalarını (ve sonlarını), 21 yaşındaki Vitalik'in Ethereum ile başlattığı dönüşümü ve çok daha fazlasını bu podcast'te bulabililirsiniz. Aklımda kalanlardan bazılarını biraz da spoiler vererek aktarıp bu başlığı sonlandırıyorum;
Bugün ülkemizin startup devlerinin 45 günde çıkarttıkları yeni ürünlere aşinayız, ama bu durum sadece bize özgü değil, öyle ki Coinbase'e platforma Ethereum eklediği güncellemeyi haftalar içinde yayına almış..
Winklevoss kardeşlerin 'imaj toparlama' için kripto paraları seçmesi, Coinbase ile rekabetleri, ABD'de regülasyonun biraz (!) önünde giden bu borsaların ABD ve diğer coğrafyalarda izlediği 'gri alanda yürüme' yolculuğu dinlemeye değer. Bu borsaların Çin merkezli madencilik konsorsiyumuyla yaptığı görüşmeler de cabası..
Her yeni teknolojiye porno ve bahis benzeri sektörlerin öncü oluşu Bitcoin'de de Silk Road'da kendini buluyor. Silk Road kurucusunun yakın çevresiyle beraber yaşadıkları ve o dönem borsalarına yaşattıklarını hatırlamak da güzeldi..
Günümüzün metriklerle yaşayan şirketleri, S-1/F-1 dokümanları
B2B, B2C, B2B2C, B2B2B... Bu modellerin hepsi için size de artık yeni bir 'ürün fikri bulmak' zor geliyor mu (mübalağa yapıyorum)? E-bültenin sıkı takipçileri hatırlar, bu konuda yapılmış araştırmalar da vardı. Son kullanıcının ilgisini çekip aktif müşteri edinmek gün geçtikçe daha da güçleşiyor; B2B'de ise aynı soruna odaklanan çok sayıda SaaS'a, bundling/unbundling örneklerine, API'lar sayesinde servisi veren şirketle önyüzdeki şirketin adeta karışmasına şahit oluyoruz. Peki bu tablo bizi nereye getirdi diyecek olursanız; (tabii ki 'branding', yetenek ve sermayeye erişimle beraber) metrikler ön plana çıktı ve yapılan işten adeta soyutlaşıldı. Benim de tüm bu metriklere hakim olmak ya da farklı bakış açıları kazanmak isteyenlere bazı önerilerim olacak, özellikle B2B dikeyde.
Sözün özü; 2020 yılına ait olsa da şu benchmark raporunu şiddetle tavsiye ediyorum. SaaS metrikleriyle alakalı yine şu blog yazısı da oldukça fikir açıcı. Tomasz Tunguz'un blogunu da takibe alın derim. B2B marketplace'ler tarafında da Point Nine'ın Medium'u çok kafa açıcı diyebilirim.
Bir diğer önemli farkındalık da IPO yapan girişimlere ait olan F-1 ve S-1 dokümanlarında yatıyor. Bu dokümanları detaylıca analiz eden bi blog olarak Publiccomps'u da tavsiye listeme ekliyorum.
Hatta yeri gelmişken geçtiğimiz hafta içinde denk geldiğim Nubank F-1 dokümanına beraber bakalım. :) Brezilya merkezli ve LATAM coğrafyasında aktif olan bir neobank olan Nubank'in sadece sayı değil metin olarak kendini nasıl tarif ettiği, konumlandırdığı da oldukça ilgi çekici öyle değil mi? Sayılara gelecek olursak her ne kadar B2C bir uygulama olduğundan örneğimize pek uymasa da CaC (sadece 5 dolar) ve LTV gibi kavramlarla unit economy'den detaylıca bahseden Nubank; potansiyel yatırımcısına bankacılığın ortalama metriklerini ve durumunu (düşük NPS) detaylıca veriyor. Yüksek kullanım oranları, makul gider tablosu, tüzel/KOBİ müşteri odağı ve potansiyel coğrafi büyümeyi göz önünde bulundurunca Nubank public market'te de adından çok söz ettirecek gibi.
Decentralized Collective Action (DCA), 'gig çalışan olmak' ve yaratıcı ekonomi üzerine...
DAO'dan (Decentralized Autonomous Organization) sonra üzerine konuşulmaya başlayan kavramlardan biri de DCA'lar yani Decentralized Collective Action. Şu Substack makalesi aslında konuyu çok güzel özetliyor. Doordash'de daha fazla gelir elde etmek için sürücüler arasında bi anda popüler olan #DeclineNow hareketi, 2021 Eylül'de bu sefer Twitch'deki #ADayOffTwitch dalgası...
Nasıl çalıştıklarını bilmedikleri algoritmaların adeta 'esiri' olan gig çalışanların karşı duruşları DCA (Decentralized Collective Action) kavramını ortaya çıkarttı diyebilmek pekala mümkün.. Bu kavram altında çalışanların sahibi olduğu kolektif şirketleri, e-bültenin sıkı takipçilerinin hatırlayacağı gibi özellikle girişimlerde popüler olan 'profil sharing' gibi kavramları da değenlendirebiliriz. Diğer yandan Axios'taki şu yazı da oldukça ilgi çekiciydi: Creator Economy deyip duruyoruz ama burada da cironun %95'inden fazlasının üreticilerin %3-5'ine gittiği bir dünya var.
Çok uzatmaya niyetim yok; hem gig hem de creator ekonomideki platform sahipleriyle çalışanlar arasındaki ilişki özelinde; şu anda ne yeterince iyi regülasyonlarımız ne de teknolojimiz var. Örneğin NFT bu noktada yaratıcı ekonomi için yaygın bir teknoloji haline gelebilir veya bir platform altındaki yaratıcılar arasında dağılım yapan daha şeffaf ve adil, belki blockchain tabanlı, bir altyapıya ihtiyaç çok. Gig tarafta ise hem platformların teknolojisi hem de bu yönetim anlayışı noktasında konunun altından çok suların akacağı kesin.
Unity'nin Weta Digital satın alması ve gündemin popüler başlığı metaverse...
Epic Games'in Unreal Engine'ının arkasında hatta gölgesinde kalan Unity'den hafta içinde önemli bir satın alma haberi geldi ve şirket Weta Digital'i satın aldı. Unity'nin kullanım alanını da genişletme potansiyeli taşıyan bu satın almayla beraber metaverse'e de göz kırpılmış oldu keza metaverse'de de Weta'yla gelecek yüksek kalite animasyonlara kuşkusuz ihtiyaç olacak.
Metaverse demişken; e-bültenin sonraki sayılarında da bahsetme planım var ama Facebook'un çatı şirketinin adına Meta demesi, AB'de bu alanda 10 bin çalışanı işe alacağını açıklaması vs. daha çok kötü marka imajını ve gidişatını 'aklaması' gibi geldi bana. Tabii ki metaverse için Facebook da oyunun içinde ama M1 ile Apple önemli bir rekabet avantajı kazanıyor (gözlük dışındaki bilgisayar donanımı bariyerlerinin önümde ölçüde önüne geçildi gibi), ayrıca kurumsal satış ağıyla Microsoft hepsinden 1-0 önde gibi duruyor. Stratechery'de yayınlanan analiz bu noktada okunası.
Metaverse kavramına henüz uzak olanları da Eylül ayında konuk yazar olarak kaleme aldığım şu yazıya yönlendirmek güzel olabilir.
Sırada gözüme takılan iki ürün var...
Pocus: 'Product-led growth' platformlar için satış
Ekim ayı sonunda sevgili Tuğçe İçözü'nün davetiyle Eran Filiba'yla beraber Product Hunt Meetup'a konuk olmuştuk.. Meetup'ta gelen soru ve konuşulan konulardan biri de 'product-led growth' kavramı üzerine olmuştu. Diğer tüm buzzword'ler gibi abartıldığı anlar ve taraflar olsa da şu bir gerçek ki satın alma yolculuğumuz da yıllar içinde oldukça değişti, değişmeye devam ediyor.
Hafta içinde denk geldiğim bir ürün olan Pocus; kendini Product-Led Sales Platform olarak tarif ediyor. Kısacası ürün metriklerini ciro elde edilmek üzere satış ekiplerinin kullanımına sunan Pocus, beta olarak yayına başlamış. Halihazırda kullanılan CRM ve data warehouse platformlarının Product-lead Sales (PLS) yaklaşımına uygun olmaması sorununa dayanan Pocus; örneklerle açıklamak gerekirse; ücretsiz kullanan müşterinin checkout sayfası ziyaretine, rol ve diğer bazı değişkenler özelinde ürün kullanım oranlarına, kullanıcı kazanım kanallarındaki değişimlere, entegrasyon yapma gibi müşteriyi tutunduran bazı özel aksiyonlara bakıp analiz ederek satış ekiplerine bir dashboard sunuyor.
Hayatımıza Product-qualified Leads (PQL) gibi yeni kavramlar da sokmaya hazırlanan Pocus şu an kapalı beta sürecinde olduğu için ürüne dair detaylı bir inceleme yapamadım. Yalnız komünite kurma ve içerik stratejisi ilgi çekici olan Pocus adından söz ettirebilir. Siz de hem Pocus'u hem de bu kavramları bi inceleyin derim..
Stytch: API-first magic link girişimi, şifresiz dünyaya giriş?
Bankaların müşterileri ve kurumsal şirketlerin çalışanları için belirli aralıklarla şifre değişimini zorunlu kılmasının aslında daha büyük güvenlik açıkları yaratması, bazı uygulamaların dünyanın ennn katı şifre belirleme kriterleri, bir kere karıştırmaya başladığınızda sürekli 'remind me' fonksiyonuyla giriş yapılan uygulamalar, arkadaşlarınız ve ailenizin bazı anlarda bazı uygulamalar için şifrenizi istemesi (her şifre namustur, katiyen verilmez ☺️). Şifre konusu kuşkusuz çok yaygın (1Password (ya da benzerleri) kullanmayan çoğunluk için) ve büyük bir acı.
Eski Plaid çalışanı iki kurucu ortağın bir girişimi olan Stytch, hafta içinde aldığı yatırımla unicorn madalyasını da takmış oldu. API-first yaklaşıma sahip olan Stytch kendisini 'User infrastructure for modern applications' olarak tanıtıyor. Stytch; müşterilerinin login için Slack'ten alışık olunan 'magic link', 'SMS ile giriş' veya Google OAuth ile login mekanizmasını yönetmesini ve aynı şekilde uygulamanın session yönetimini üstleniyor. SDK, özelleştirmeler ve mailing gibi uçtan-uca tüm süreci yöneten Stytch 4 binin üzerinde geliştirici tarafından kullanılıyor.
Stytch bir yana; bir tarayıcı eklentisi mi olur, Web 3'le hayatımıza girecek blockchain tabanlı bir çözüm mü olur n'olur bilemiyorum ama bu şifre konusunda daha altyapı seviyesinde duran bir takım çözümler için ben şahsen hala fırsat görüyorum. Tomasz Tunguz imzalı şu imza da buna bir kanıt olsa gerek. Bu arada yazıda bir kripto cüzdan olan Phantom ile bir borsanın şifresiz kullanılması anlatılıyor diyebilirim.
Son olarak; şifre konusu bu denli büyük bir problem de olsa zaten piyasada var olan 'magic link' kavramını ürünleştiren ve API based bir yaklaşımla sunan Stytch için unicorn ünvanına erişen en 'kısa ve net' ürün desem yeridir. :) (Tabii bu işin biraz da şakası, Stytch'ye yakından baktığımda kurucu ortaklar dışında ekibin de CV'si sanki elle yazılmış gibi, diğer yandan aldıkları sık ve güzel yatırımlarla bu oyunu iyi oynadıkları da besbelli..)
Vee kapanış..
Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bu satıra kadar geldiyseniz bu e-postaya yanıt vererek bu sayıda hangi içerik en çok ilginizi çektiyse iletmenizi ve varsa yorumlarınız eklemenizi bekliyorum.
Dijital Ürünler'i bildiğiniz gibi normalde 2 haftada bir iletiyordum ancak 7 Kasım'da yurtdışında olacağım. Dolayısıyla kuvvetli bir söz vermeden 14 Kasım'da görüşmek üzere diyorum. (malum formdan düştük..) :) Sonraki sayıda son dönemde okuduğum kitaplara da ayrıca yer vermek istiyorum.
Son olarak ağlanacak halimize gülmek için biraz da mizah! :)