Dijital Ürünler #105
Dijital Ürünler'in 105. sayısından herkese merhaba!
3 haftalık bir aradan sonra söz verdiğim gibi yine bir Salı sabahı karşınızdayım. Bu sayı biraz ortaya karışık, biraz kendi kendime konuşuyor gibi oldu ama bir çok 'kafa açıcı' içerik ve gelişmeyi aşağıda sizlerle buluşturuyorum.
Son olarak 2 bin kişinin olduğu Dijital Ürünler komünitesinin daha da büyümesi için e-bültenin 105. sayısını sosyal ağlarınızda paylaşmayı, bu e-postayı ilgisini çekeceğini düşündüğünüz herkese forward etmeyi unutmayınız.
Keyifli okumalar!
Paranın 'bağlanacak' bir durak bulamaması, yatırım fonlarının önlenemez dönüşümü...
Çok değil son 5-6 hafta içinde not aldığım, önemli olduğunu düşündüğüm gelişmelerden bazılarını sıralayarak başlamak istiyorum;
Sequoia'nın 'platform VC' yani girişimlere uçtan uca hizmet sunacak bir yapıya dönüşümü,
Halka açık pazardaki GE ve Toshiba gibi dev şirketlerin daha kolay (ve çok) yatırım alabilmek için sürekli bölünmeleri ('spin-off' çıkarmaları),
Son derece öne çıkan 'solo capitalists' yaklaşımı,
Aile ofislerinin ('family offices') de yatırım fonlarına rakip olacak şekilde dönüşümü,
Avrupa'da bulunan 49 'VC scouts' aracılığıyla 2021'de 84 yatırım işlemi gerçekleşmesi,
Web3 'nimetlerini' yatırım fonlarıyla ele alan Sam Altman'ın fikir aşamasındaki DAO VC çıkışı,
Tiger Global'in en kısa özetiyle 'index fund' yaklaşımını benimseyerek yakaladığı başarı,
Ve dünyanın en büyük 'accelerator' şirketi YC'nin 2022'de 1000 startup'a ev sahipliği yapmayı düşünmesi...
Tüm bu maddeler dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyor. Pandemide iyice artan şekilde (devletlerin -biz de dahil- umarsızca bastıkları paralar & 10 yıllık dijital dönüşümün 2 yılda gerçekleşmesi); dünya üzerinde paranın 'bağlanacak' bir durak bulamaması ve dijitalin her coğrafya ve dikeyde hızla/daha da büyümesi.
Sonuç olarak da bugün hem ülkemiz hem dünyada startup'lara yatırılan/yatırılacak para adeta çığrından çıkmış durumda. Bu da fonları ya birer kurucu ortak gibi davranmaya ya da çok büyük yapılarda 'hedge' yaparak 'gözü kapalı' ('index fund') davranmaya itiyor. Diğer uçta yukarıda çok güzel anlatılan 'solo capitalist' kavramı duruyor. Bu e-bültende sizlere daha önce tanıttığım Pipe ve Clearbanc benzeri modelleri de saymıyorum bile. :)
Tüm bunları düşününce benim öngörüm alışageldiğimiz dünyanın orta vadede önemini kaybedeceği ve yerine Web3, kripto, DeFi, Metaverse artık adına ne derseniz yeni bir dijital dünyanın kurulacağı yönünde. Daha yoğun veri kullanımı, DeFi ve DAO da yine orta vadede yatırım dünyasında aktif olarak kullanılacak düşüncesindeyim.
Hadi private market yatırımları, public market şirketleri bir yana ekonomik olarak uzun vadede maaş/yatırım/birikim konularına bugünkü gibi bakmıyor olacağımız da kesin.
Big tech'lerin teknoloji satın almaları...
Bugün devletlerin dahi baş edemediği, GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft) olarak kısaltılan teknoloji devleri her yıl sayısız satın alma yapıyor. Bugünün rekabetinde de belirleyici konumda olan bu satın almalardan ilk aklıma gelenler: Facebook -> Oculus, WhatsApp ve Instagram (dikkat ettiniz mi bu üçlüyü çıkardığımızda FB'da bi şey kalmıyor), Microsoft -> Minecraft, LinkedIn ve GitHub, Amazon -> Zappos ve Apple'ın bugün M1'e sahip olmasına sebep olan PA Semi... ABD'de FTC'nin (Federal Trade Commission) bu devlerin son on yıla dair tüm satın almalarının detaylarını talep edip ardından raporlaştırdığı şu çalışma ilginizi çekebilir (.pdf) diye düşünüyorum.
Rapora göre GAFAM'ın 2010 - 2020 arasında $1m'u geçen satın alma sayısı 616, bu sayının 2/3'ü ise ABD içinden. Diğer yandan satın almaların %65'i $25m altı, %80'den fazlası ise $50m altı. Satın almaların %80'den fazlası kurucu ekip (ve şirketin tamamı) için işe alım benzeri bir şarta bağlı, yani direkt tutarın ödenip de işlemin tamamlanmadığı türden anlaşmalar. Bir not daha; satın almaların %50'sinde satış pozisyonu dışında çalışanların satın alan şirket bünyesine geçme durumu söz konusu.
GAFAM'ın bir alt katmanında bulunan Snapchat, Zoom, Pinterest ve benzeri şirketlerde de durum hiç ama hiç farklı değil. CVC kurma, hızlandırma vb. girişimcilik programları başlatma gibi şeylere de sık sık rastlıyoruz. Ülkemizde de yalnızca Getir'in bu yıl içinde BiTaksi, n11, Moov ve Şok satın alma/ortaklıkları gidişatın bizim ölçeğimizde benzer olduğunu/olacağını gösteriyor. Tabii gönül isterdi ki Getir dışında bu güne kadar kurumsal şirketlerimiz de satın alıp öldürme önceliği dışında, çok daha fazla işlem yapsaydı...
Peki benim bu rapordan aklımda kalanlar neler? Bizzat raporun gelişinden de anlayabileceğimiz gibi ilerleyen dönemde bu satın almalarda rekabet ve benzeri çok daha fazla resmi sorgulama olacağı kesin gibi. Ki bu satın almalardan önemli bir bölümü 'bu şirket bu şirketi nasıl satın alabilir?' dedirten cinsten. :) İkinci bir konu da; GAFAM'a exit eden VC'lerin portföyleri için en azından ortalamada çoğu zaman net bir başarı olmadığı görülüyor. Üstelik GAFAM exit'i, en az bir tur yatırım almış startup'lar için %0.002 gibi bi şeye denk geliyordur herhalde.
AWS, low-code akımını farklı bir boyuta taşıyacak gibi: Amplify Studio
No-code ve low-code akımını ve bu alandaki oyuncuları çok kez bu e-bültende sizlerin karşısına çıkardım. 'Game changer' olduğuna bir şüphe olmayan bu trend; side project geliştirme, prototip yapma, admin panel yönetimi gibi modüler bazı yaklaşımlar dışında büyük ürünler geliştiren şirketlerin SDLC'ına (Software Development Life Cycle) girmeyi çok başaramamıştı desem yeridir.
Hafta içinde AWS'nin re:Invent etkinliğinde duyurduğu yeni ürünü Amplify Studio ise direkt önyüz geliştiricileri hedefleyen, AWS ve Figma ile tamamen entegre ve SDLC'ye girmeye fazlasıyla aday bir iş olmuş. Figma tasarım dosyasını direkt olarak React component'ine dönüştürebilen Amplify Studio, içerisinde bazı hazır şablonları da barındırıyor. Low-code yaklaşımına uygun bir şekilde her türden müdahaleye izin veren AWS; Gartner tarafından 'Enterprise Low-Code Application Platforms' (LCAP) olarak isimlendirilen alana bomba gibi bir giriş yaptı düşüncesindeyim. Microsoft'un da yer aldığı bu dikeyde kuşkusuz AWS çok büyük bir ekosistem gücüne sahip.
PS: AWS ekosistemi o kadar büyük ki çok küçük bir kısmı hakkında fikir/bilgi sahibiyim; o yüzden her ne kadar takip etsem de yapılan diğer duyurular hakkında konuşmamayı tercih ediyorum. :)
Buy Now Pay Later / Şimdi Al Sonra Öde modeli üzerine...
a16z partner'larından Alex Rampell'in Twitter'da detaylıca anlattığı gibi BNPL modeli aslında geleneksel kartlı ödeme dünyasına (Visa, Mastercard vs.) alternatif, adeta paralel bir akış yaratmasıyla fark yaratıyor. Böylece kurum tarafında çok daha fazla veri akışı oluyor, kullanıcı tarafındaysa deneyim çok daha kolay bir hale geliyor. Ek olarak konuya daha yakından bakmak isteyenlere Substack'teki bir e-bülteni fazlasıyla tavsiye ederim.
İndirim ayı Kasım'da PayPal, BNPL ile yapılan ödemelerinde 4 kat artış gösterdiğini açıkladı, ülkemizde de Hepsiburada geniş çaplı bir kampanya yaptı: Şimdi Al Ocakta Öde. Ülkemizde Hepsiburada'ya benzer bir modeli iş modelinin merkezine koyan girişimler de var, Kredim ve HASO ilk aklıma gelenler ancak henüz erken aşamalar. Şahsen Türkiye'de halihazırda kredi kartlarının -ürün kategorisi bazında belirli kısıtlamalar gelse de- taksitlendirme ve kampanya yönetimi konusunda oldukça yaygın ve 10 yıllardır başarılı olmasıyla BNPL; yurtdışındaki gibi bir ivme yakalayacak mı uzun zamandır şüpheyle bakıyorum. Tabii e-para şirketleri gibi bu alanın etrafında faaliyet gösteren oyuncuların oyuna 1-0 önde başlayacakları çok net.
Yalnızca Klarna'nın 2021'de 10 satın alma yaptığı BNPL pazarında hem aşağı hem de yukarı yönlü daha çok satın alma göreceğiz gibi. Türkiye'de de 2022 yılı içinde iş modeli olarak yurtdışına ne kadar uyum sağlayacağız görmüş olacağız.
Son olarak aşağıdaki başlıklarda da rastlayabileceğiniz gibi ödeme alanında da blockchain'in çözüm sunabileceği bir problem/karmaşa hakim. :) Bu alanda Superfluid, ödemeleri Layer 1 Ethereum'a taşıyan, gas fee olmadan işlem yapılabilen, incelemeye değer bir örnek.
Yeni tanıştığım bir kavram: Source Code Escrow
Marketplace modelinden alışık olduğumuz escrow, kısaca üçüncü partinin olduğu durumlarda platformun ürünü/ödemeyi belirli bir şarta kadar 'emanet' tutması anlamına geliyor. 2 hafta kadar önce katıldığım bir toplantıda hayatımda ilk kez Source Code Escrow kavramını duydum, siz de duymamış olabilirsiniz diyerek e-bülten içinde paylaşmak istedim. Hatta ülkemizde, İTÜ'de bulunan Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi altında bu hizmet veriliyormuş bile. Yurtdışında ise Codekeeper gibi SaaS'lara rastlamak mümkün.
Kaynak kodu üzerinde, herhangi bir meta ürün gibi bakılarak böyle 'önlemler' kurgulamak bana pek makul gelmiyor ama kurumsal dünyada pekala karşılığı olabilir, hatta Codekeeper referanslarına bakarsak oluyor da. Google'a göre escrow'un 50'de 1'i kadar arama hacmine sahip olsa da, evet, Source Code Escrow blockchain için de anlamlı olan bir uygulama alanı. :) Ayrıca escrow; kaynak kodu için değil ama veri paylaşımı modelleri için daha bile kritik olabilir.
Şimdi sırada gözüme takılan üç ürün var…
Arctypee: 'Postman meets phpMyAdmin'
Benzerleri çok sayıda olsa da hem arayüz hem ürün hem de kurucu ekip olarak dikkatimi çeken Arctype, bir veritabanı client'ı olarak kullandığınız veritabanını adeta veri görselleştirme özelliği çok yüksek bir excel'e dönüştürüyor. Kurucusunun 'Postman meets phpMyAdmin' benzetmesini yaptığı Arctype; PostgreSQL, MySQL ve PlanetScale'i destekliyor, takım içi kullanım özellikleriyle öne çıkıyor.
MicroMRR: SaaS ürünler için değerleme ve metrik değerlendirme aracı
SaaS projeleri için bir alım-satım platformu MicroAcquire imzalı MicroMRR, değerleme ve metriklerin analiz edilmesi için faydalı bir platform gibi duruyor, üstelik de ücretsiz. Çok eski değil daha geçen sayıda bu metrik konusunu da ele almıştım hatırlarsanız. Şu an yalnızca Stripe ile çalışan MicroMRR eminim yakın geçmişte yeni özelliklerle zenginleşecektir.
Alfread: Hiçbir zaman okunmayan Pocket makaleleri için :)
Çok uzun süredir hakkını vererek kullan-a-madığım Instapaper (kurucusu Marco Arment'i takip etmenizi öneririm) ve Pocket'ı; sanıyorum ki çoğunluk benim gibi işlevini yerine getirerek (yani önce bir makaleyi kaydedip sonra okumak) kullanmıyor ki bugün sizlere tanıtacağım Alfred ortaya çıkmış. :) Peki ne oluyor da kimse kullanamıyor derseniz; önce onlarca linki kaydedip sonra geriye dönüp okumaya vakit bulunamıyor diyebilirim kısaca.
Alfred ise Instapaper veya Pocket'ınızla entegre oluyor; buradaki linkleri okumak istemediğinizde güzel bir arayüzde arşivliyor, ek olarak oyunlaştırma dinamikleriyle sizi okumaya teşvik ediyor.
Hala Instapaper veya Pocket ikilisinden birini kullanıyorsanız eğer denemeye değer... Son olarak sitede mobil uygulamaya QR kod ile yönlendirme yapılması da oldukça akıllıca, ilk kez denk geldim.
Vee kapanış...
Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bu satıra kadar geldiyseniz bu e-postaya yanıt vererek bu sayıda hangi içerik en çok ilginizi çektiyse iletmenizi ve varsa yorumlarınız eklemenizi bekliyorum.
Bir sonraki sayıda son zamanlard a okuduğum bazı kitaplara da yer vermeyi planlıyorum. Yıl bitmeden, 28 Aralık Salı günü görüşmek üzere!
Sevgiler.