Dijital Ürünler #110
Dijital Ürünler'in 110. sayısından herkese merhaba! Bu satırları yazarken tarihler 21 Şubat'ı gösteriyordu ve tam tamına 5 sene önce, 21 Şubat 2017'de Dijital Ürünler'in ilk sayısını paylaşmıştım. Olup bitenleri çok daha dikkatli izlememe ve üzerine kafa yormama, aynı konuları merak ettiğim yeni insanlara tanışmama ve daha birçok şeye vasile olan Dijital Ürünler'i takip ettiğiniz ve beni motive ettiğiniz için çok teşekkürler! Birlikte nice yıllara... ❤️
Bu sayıda Web3'te Ürün Yöneticisi olmanın farklarını mükemmel şekilde anlatan bir röportaj, (Google'ın sahibi olduğu) DeepMind'ın geliştirdiği AlphaCode'un programlama yarışmasında kanlı canlı gelişticilerin %46'sından daha iyi kod yazması, çerez sonrası ('post-cookie') dünyada GPU'lar üzerinden tekilleştirmeyi sağlayan DrawnApart, sosyal medya ve daha genel çerçevede içerik kanallarının bir emtia olarak fonlanmasındaki fırsat, küçük de olsa benim de katkım olan 'FinTech ve InsurTech Kitabı' ve benim için 'haftanın öne çıkan ürünü' olmayı başaran Clay gibi ilgi çekici konular hemen aşağıda sizi bekliyor.
2000 kişiyi aşan bu komünitenin büyümesi için Dijital Ürünler'i Twitter ve LinkedIn'de paylaşmayı, e-postayı iş arkadaşlarınıza forward etmeyi lütfen unutmayın.
Keyifli okumalar!
Web2'den Web3'e Dijital Ürün Yönetimi nasıl değişiyor?

Büyüme ve ürün yönetimi alanındaki paylaşımlarını severek takip ettiğim Lenny Rachitsky'nin e-bülteninde ele aldığı son konu web3 dünyasında dijital ürün yöneticiliği yapmak oldu. Ve şunu söyleyebilirim ki bu röportaj son günlerde tükettiğim en kafa açıcı içeriklerden biriydi kesinlikle.
Şirketlere sunduğu gelişmiş blockchain API ile web3 geliştirmenin önünü açan Alchemy'nin 'Head of Product' kişisi Jason Shah ile yapılan röportajdan notlarım şu şekilde:
İçerisinde bir PM olmadan da başarıya ulaşan çok sayıda projenin bulunduğu web3'te örneğin tam 97 çalışanı olan Ethereum Foundation'ın hiç PM'i olmaması ilginç bir bilgi.
Web3'te ürün yönetimi disiplini bugüne kadar hiç olmadığı kadar toplulukla iç içe geçmiş durumda. Discord, whitepaper gibi dokümanlar ve Twitter bu alanda oldukça aktif kullanılıyor ve PM'lerin de toplulukla ilişkiyi çok iyi yönetmesi gerekiyor. Kullanıcıların sadece kullanıcı değil çoğu zaman birer yatırımcı (daha doğrusu sunulan değerin gerçekten sahibi) olduğu web3'te ürünle alakalı geri bildirimleri ve istekleri yönetmek de daha önce olduğundan daha da zor. Web2'de takım içindeki iletişimi çok iyi yönetmesi gereken PM'lerin, web3'te takım değil toplulukla iletişim yönetmesi gerekiyor desem yeridir.
Aslında yukarıdaki maddedeki yüksek iletişim durumu, PM'e daha az ve/veya daha geç ihtiyaç olmasının da nedenlerinden biri. UI olarak web3'ün kendi içinde sahip olduğu standartlar, kullanılan cüzdan gibi ortak uygulamalar ve günümüzde henüz giriş bariyeri görece yüksek olduğu için kullanıcıların ürünlere bakışı PM'e daha geç ihtiyaç duyulmasına sebep oluyor. Yapılmış bir araştırma olmasa da Jason'ın gözlemi ve verdiği örnekler ikna edici.
Web3'te, web2'den alışık olduğumuz gibi daha fazla 'feature' eklemek ya da önyüzdeki interaksiyonları maksimize etmek yerine 'ekosistemi doğru kurmak' çok daha anlamlı hale geldi. Ki zaten funnel'ları optimize etmek daha önce olduğundan çok daha zor, çünkü kısıtları olan ve gidiş yolları belirlenmiş bir dünyadayız. Ayrıca web3'te 'gas fee' gibi PM'lerin de elinde olmayan çok sayıda dış faktör mevcut. Ya da en basitinden web2'de günde kaç kere canlı ortama kod çıkıldığı 'övünülen' bir kavramken akıllı kontratlarda durum tam tersi. :) Dolayısıyla web2'de PM'lerin ekip içinde adeta 'sahibi olduğu' vizyon artık toplulukla beraber belirlenirken; yine web2'de PM'lere KPI olarak verilebilecek çoğu metrik web3'te bambaşka dinamiklere sahip.
Özetle PM'lik zaten 'science more than art' ve multi-disipliner bir işti ama web3'te her iki açıdan da beklenti çok daha büyüdü. İşin enteresan tarafı; buna rağmen web2'nin yıldız pozisyonu PM'lik, web3'te, web2 olduğu kadar değerli görülmüyor, ben demiyorum, Jason diyor. :)
Son olarak tabii sadece PM değil, web3 şirketlerindeki diğer birçok rol de büyük bir değişime uğramış durumda. Örneğin GTM (go-to-market strategy) için şu yazıda web3'ün getirdiği bakış açıları ve yeni metriklere göz atabilirsiniz.
Web2 ve web3'ün birbirinden tamamen ayrılmayacağı, hibrit çok sayıda çözüm ve yaklaşımın da ilerlede karşımıza çıkacağını sanırım söylemeye gerek yok. Ürün pivotları da cabası. Dolayısıyla dijital ürünlerde çalışan bizlerin bu yeni paradigma değişimine uzak durması bana hiç de doğru gelmiyor, en azından anlamak ve yakın durmak şart diye düşünüyorum.
DeepMind'ın AlphaCode'u ortalama bir yazılım geliştirici kadar kod yazabilmesi vadediyor
Google'ın sahibi olduğu DeepMind imzalı AlphaCode, yine geçen hafta dikkatimi çeken işlerden biriydi. Geliştiricilerin yer aldığı gerçek bir programlama yarışmasında %54'lük dilime girmeye başaran (bir başka deyişle geliştiricilerin %46'sından daha iyi olan) AlphaCode, 'autonomous coding' alanında dikkat çeken bir proje olarak henüz araştırma aşamasında.
Hatırlarsanız geçmişte de AlphaCode benzeri çalışmalar gündem olmuştu, ancak bu işler genelde kod tamamlama ve geliştiricilere öneri sunma gibi modüllere odaklıydı.
Günümüzde geliştiricilerin arz-talep dengesinde geldiğimiz durumu kısa ve orta vadede çözmek kolay görünmüyor ama uzun vadede pazarda farklı dengelerin oluşması da olası görünüyor. 'Tier-1 geliştiricilerin' ('junior') daha az değerli olması, 'tier-2' ('mid') ile 'tier-3' ('senior') arasındaki farkın da çok daha artması gibi.
Tabii ki programlama yarışmasındaki bir algoritma problemini çözen kodu yazmakla gerçek bir üründeki iş süreçlerini ve akışı anlayarak kod yazmak aynı şey değil ancak neticede AlphaCode 'no-code'/'low-code' akımının hemen üzerindeki 'autonomous coding' alanında önemli bir gelişme ve takip etmeye fazlasıyla değer.
Bir emtia olarak sosyal medya hesapları ve yaratıcı ekonominin fonlanması
'Influencer marketing', günümüz pazarlama dünyasında içeriğin önemi, 'creator economy' ile yavaş yavaş herkesin birer içerik üreticisine dönüşmesi ve bu üretimden gelir ve değer elde etmede web3 sayesinde dengelerin üretici lehine değişmesi gibi konular bildiğimiz, hep konuştuğumuz şeyler, hiç tekrardan girme niyetim yok.
İzninizle şu tweet sayesinde sosyal medya hesaplarının ekonomik bir değere dönüşmesi noktasında iki ayrı fırsata (veya ürüne) değinmek istiyorum. İlki bu hesapların, ve hatta genel olarak içerik üretilen herhangi bir mecranın, alınıp satılması üzerine kurulmuş platformlar. İkinci olarak ise üreticilerin profillerini analiz eden; para ve/veya topluluk destekli faydalarla bir nevi yatırım modeli doğuran yeni nesil fonlama platformları. Bu iki alanda da büyük fırsat var gibi duruyor.
İkinciden başlıyorum; Spotify gibi çok sayıda şirket platformlarında içerik üretenler için geri dönüş beklemeden fonlama programları kurguladı/kurguluyor ancak bu daha çok pazarı büyütme ve üreticileri çekmek için biraz da 'gözlerin kapalı' yapıldığı, mecranın değere direkt olarak 'ortak' olmadığı modeller. Ancak örneğin Spotter, bugüne kadar 200'den fazla YouTube içerik üreticisiyle gittiği iş birliğiyle $350m ödemiş. Daha önce yine bu satırlarda size benzer iş modellerini SaaS uygulamalar için yapan Pipe ve mobil uygulamalar için yapan Clear'dan bahsetmiş. Bu işlere benzer şekilde içerik üreticilerinin de fonlanmasında fırsat büyük.
Örneğin, metriklerini de analiz edip, uzun vadede başarılı olacağına güvendiğiniz bir içerik üreticisi var. Bu kişiye cihaz tedariği veya benzer alanlarda kullanması için bir yatırım yaptığınızı ve uzun vadede kişinin kazandığı paradan kar payı aldığınızı hayal edin, işte tam olarak bundan bahsediyorum. Tabii web3 ile bunu çok kolay ve mikro ölçekte yapmak mümkün hale gelecek. Bu arada konuyla ilişkili olarak; daha birkaç gün önce Snapchat kullanıcılarına reklam gelirlerinden pay vereceği yeni bir model duyurdu.
Diğer yandan bu büyük pazardaki alım-satımları kolaylaştırmak, daha şeffaf hale getirmek, kısacası içerik kanallarından oluşan adeta bir borsa yaratmada da fırsat büyük. Fameswap en büyük oyuncu gibi dururken Spotter gibi o da henüz 'monopol' olacak kadar büyüklüğe ve yatırımcı ilgisine sahip değil. Para alışverişinin bir 'escrow' mekanizmasıyla yönetimi, takipçi ve benzeri metriklerin doğrulanması ve en önemlisi 'second market' oluşturmak gibi alt başlıkları düşününce bu alana spesifik olarak odaklanmış platform ihtiyacı daha da belirginleşiyor gibi.
'Post-Cookie' dünyaya yeni bir alternatif: GPU Fingerprinting
Post-Covid dünyaya ne zaman geçeceğiz bilinmez ama Post-Cookie dünyanın ele kulağında desem yeridir. Uzmanlık alanım olmasa da bu alandaki gelişmeleri takip ediyorum, çok sayıda yeni iş modeli ve ürünün çıkışına şahit olurken çok sayıda monopol ve pratiğin aynı hızla güçsüzleşmesi bekleniyor. Cookie'lerden sonra hedefli reklam göstermenin yöntemleri ve alternatifler her açıdan çokça konuşuluyor.
Bu noktada geçtiğimiz hafta duyduğum bir haberde ise kişilerin internete bağlı cihazlarında bulunan GPU'ların performansını analiz ederek her bir cihaz için ayırt edici bir değer ortaya çıkarılması yoluyla; çerezlerin olmadığı dünyada kişilerin tanımlanmaya ('identify') çalışıldığından bahsediliyor.
GPU'nun WebGL üzerindeki performansını 176 farklı metrikle ölçülmesine dayanan bu çalışma henüz akademik boyutta. Cihazın diğer uygulamalarla GPU'yu kullanımından yani dış faktör diyebileceğimiz etmenleren de etkilenmeyen bu ölçüm reklamların gösterimi için yeterli hıza da sahip (150 milisaniye).
DrawnApart çalışmasına ait doküman meraklısı için burada.
Satış veya işe alım gibi 'kişi listelerini' takip etmek için akıllı ve 'no-code' bir araç: Clay
Oldukça kalabalık bir pazarda yer alan Clay; işe alım, satış, topluluk yönetimi gibi kişi bilgilerini takip ve analiz etmek isteyenler için çok başarılı ve sahip olduğu entegrasyonlarla öne çıkan bir ürün olmuş.
Özetle; kişilerden oluşan bir excel'e ihtiyacınız varsa Clay ile hiç kod yazmadan, çok sayıda araçla entegre çalışarak zamandan kazanarak verimli bir şekilde çalışmanız mümkün.
İşe alım, satış, topluluk yönetimi gibi alanlarda, milyonlarca değil ama binlerce kişiden oluşan listeleriniz varsa Hubspot, BuiltWith, Slack, Twitter, MixPanel, LinkedIn ve daha birçok araçla entegre olabilen Clay; örneğin potansiyel satışlarınızın Twitter hesaplarını, LinkedIn bilgilerini, BuiltWith ile kullandıkları araçları ve çok daha fazlasını birkaç tıkla listenize eklemenizi sağlıyor.
Spesifik üç kullanım alanı belirlemesi ve bu alanlarda her ne kadar pazar kalabalık da olsa rekabette öne çıkan bir ürün olabilmesiyle dikkatimi çeken Clay'i eğer bu alanlarda bir çözüm arayışınız varsa inceleyin derim. Fiyatlandırma sayfası da makul gözüküyor.
FinTech ve InsurTech Kitabı

Sevgili Selim Hoca'nın editörlüğünde, konuyu oldukça geniş açıdan ele alan bir kitap yayınlandı: FinTech ve InsurTech Kitabı.
Her iki alanda da etrafındaki tüm disiplinlerin, tarihçenin, iş modellerinin ve fırsatların hem Türkiye hem de global açıdan ele alındığını söyleyebilirim. Konuya ilginiz varsa ya da ilginiz olsun istiyorsanız kütüphanenizde bulunması gereken kocaman bir kaynak (evet kitap tam 900 sayfa!), bayinizden ısrarla isteyiniz. :)
Selim Hoca'nın davetiyle kitabın içindeki bölümlerden biri olan 'Fintech ve Insurtech Girişimciliğinde Hızlandırma ve Kuluçka Programlarının Rolü’ başlıklı bölümü ben kaleme aldım.
Kitabı Pandora üzerinden sipariş verebilirsiniz.
Vee kapanış...
#110'u bitirmeden hemen önce Dijital Ürünler'in altında sizlerle paylaştığım Dijital Öyküler'in 2. sayısının kısa bir süre içinde yayınlanacağı müjdesini de vermek istiyorum. :)
E-bülteni buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkürler, umarım keyif almışsınızdır. Herhangi bir konuda bana ulaşmak için okuyor olduğunuz bu e-postaya yanıt vermeniz yeterli. Aynı şekilde ilgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza e-postayı forward etmeyi unutmayın.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde görüşmek üzere! Sevgiler.