Dijital Ürünler #134
“When a new technology and hype arrive at a party together, it’s hard to think clearly until hype has left the room.”
Umarım her şey yolundadır. Dijital Ürünler’in 134. sayısına hoş geldiniz! Yaklaşık 1 aylık aranın ardından, ‘2 kişilik çekirdek aile babası’ olarak bıraktığım e-bültene %50’lik bir büyüme oranıyla geri dönüyorum (evet ‘growth mindset’ böyle düşünmeyi gerektirir). :)
Evet gündem oldukça yoğun. Kalabalık, keyifli ve öğretici bir sayı hemen aşağıda sizi bekliyor. Yoksa; (henüz) ChatGPT ile yazılamayacak bir e-bülten mi demeliyim?
E-posta client’ınıza bu içerik biraz uzun gelebilir, içeriğin devamını da görüntülemeyi unutmayınız. Başlıklar;
8 madde ve 2 başlıkta AI hype’ından son dönemde gözüme takılanlar
Web3’ün gündemi: A16Z’nin superchain kervanına katılması, 2023 State of Crypto Report, Permissionless Identity Protocol ve Bankless Ventures
‘Kasım’da ve İstanbul’da web3 başkadır’ dedirten iki global etkinlik
‘Girişimcilik Vergisi’
Substack’in kitlesel fonlama turu
Tüm bu başlıklardan bağımsız 3 adet okuma önerisi
Eğer hala Dijital Ürünler’e abone değilseniz;
Dijital Ürünler’i arkadaşlarınızla paylaşmayı, okuyor olduğunuz e-postayı forward etmeyi ve sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayı unutmayın. Bana ulaşmak içinse okuyor olduğunuz bu e-postaya yanıt vermeniz yeterli.
Son olarak Substack ve LinkedIn üzerinden toplamda 5 binden fazla kişinin e-posta kutusuna düşen Dijital Ürünler e-bülteninde şirketinizin veya ekibinizin iş ilanlarını yayınlamak isterseniz; ‘Dijital Ürünler Yetenek Kolektifi’ platformu burada.
Bu arada Bluesky davetiyesi olan varsa beklerim. :)
Keyifli okumalar,
1- 8 madde ve 2 başlıkta AI Hype
“When a new technology and hype arrive at a party together, it’s hard to think clearly until hype has left the room.”
OpenAI odaklı AI dünyasında son dönemde yaşananların enn güzel özeti sanırım bu cümle. Cümlenin en kritik tarafı da yeni teknolojiyle (LLM) hype’ın aynı anda partiye katılmış olması.
Gelin son dönemde bu hype’da oltama takılanlarda hızlıca bir tur atalım;
Ülkemizde de Midas’a yatırım yapan ABD’nin ünlü fonlarından Spark Capital, çok kilit bir hamle yapıp OpenAI’ın head of product’ını transfer etti ve bu yeni akılla AI yatırımlarına başladı. Fraser Kelton’ın geçmişte de Airbnb’ye exit eden bir founder olduğunu da düşünecek olursak ‘VC dünyasında yılın transferi’ demek istiyorum. :)
Google ile Bing ve ChatGPT ikilisinin aldığı trafiği kıyaslayacak (Haziran 2020: GPT-3 lansmanı) olursanız; 2 yılda %99’lardan %97’lere gerilediğini görebilirsiniz. Bir görüş var ki; kitaplarını büyük keyifle okuduğum Clayton Christensen’in meşhur ‘innovator’s dilemma’ kavramına dayanarak Google’ın bu üstünlüğünü bir kırılganlık olarak görüyor. Yine keyifle takip ettiğim Not Boring isimli newsletter ise çok güzel bakış açısıyla konuya tam tersi bir yerden bakmış (yazıyı bir dijital strateji makalesi olarak şiddetle tavsiye ederim). Bu e-bültende sizlere daha önce bahsettiğim Hamilton Helmer’ın 7 Powers kitabında da işlediği counter-positioning kavramını anlamak ve arama pazarına derinen bakmak isteyenlere.
Resmi çeyrek sonuçlarına göre Google’ın reklam gelirleri art arda iki çeyrek düşüş yaşadı, son iki çeyrek arasındaki reklam geliri düşüşü trafikteki pazar kaybından da fazla: %4.
Bu satırlarda sıkça atıfta bulunduğum Tomasz Tunguz, kullanıcı deneyiminin, daha doğrusu ‘kullanıcının yaşadığı en iyi deneyim çıtasının’ değiştiğinden, ve bunun her şirketin uyum sağlaması gereken bir değişim olduğundan bahsetmiş. Tunguz’un söyledikleri çok güzel ama her şirketin LLM’de bu kadar derinleşmesi, her ürünün chat bazlı bir yapıya uyum sağlaması bana pek mümkün gelmedi, tabii uzun vadede OpenAI ve benzeri 2-3 şirketin hızla büyümesi ve her şirketin bu yeni oluşacak grubun birer müşterisi olması (tabii öncesinde bir veri setine ve iş modellerini bu veriyi biriktirmeye uygun kılmaları şartıyla) oldukça mümkün bir senaryo.
Tomasz Tunguz demişken; severek takip ettiğim ve geçtiğimiz aylarda Red Point Capital’den ayrılarak bir solo-GP’ye dönüşen Tomasz’ın konuk olduğu şu müthiş podcast’i de kaçırmayın!
Gördüğüm en güzel ChatGPT side-product’larından biri olan AutoGPT’yi de incelemenizi öneriyorum, açık kaynak kodlu projenin 116k star alan GitHub reposu burada. AutoGPT’ye göz atmadan önce Autonomous Agents kavramına bir bakmak gerekiyor (şu yazı gayet güzel), AA’lar kabaca verdiğiniz bir amaç (‘objective’) doğrultusunda AI ile o amaca ulaşmak için gerekli task’ları oluşturuyor, önceliklendiriyor, çözüyor, iteration yapıyor, tekrar çözüyor ve son noktada amacınızı hayata geçiriyor.
Autonomous Agent’lar üzerine kurgulanan güzel bir iş modeli ve ürüne göz atmak isterseniz, yatırım turunu yeni tamamlayan Beam’i tavsiye ederim. Bu arada Beam’in Generative AI hype’ından önce başlayan bir proje olduğunu da eklemek istiyorum.
2 milyar dolar ile en değerli ikinci generative AI şirketi olan Hugging Face; bir ChatGPT muadili olan chat ürününü tanıttı: HuggingChat, #133’te bahsettiğim Dolly’den sonra ikinci öne çıkan ‘rakip’ diyebilirim, ama ChatGPT’nin bir çok açıdan çok gerisinde, arayüz çok benzer (benzemesi şart değil-di) ve yanıtlar (ek olarak anlama yeteneği) da çok daha sığ.
Ülkemizde de bazı örnekleri duyuruldu, dünyada ise Zalando ve Salesforce gibi dev şirketler kendi LLM’lerini (ChatGPT entegrasyon veya muadillerini) tanıttılar, teker teker bahsetmiyorum bile. AWS ve Google’ın da Bard üzerinden bir takım lansmanları da oldu, detayına girmiyorum. Replit ise ayrı bir parantezi hak eden bir ürün;
Bu satırlarda sizlere daha önce de söz ettiğim Replit’in yeni yatırım turunda $100m yatırım alarak unicorn oldu. GitHub Copilot rakibi Ghostwriter’ın da sahibi olan şirket kurucusunun tabiriyle AI ile yazılan kodun paste edileceği platform/online IDE olarak GitHub rekabetinde öne çıkıyor. Son olarak Replit’in bulut bilişim ortağı ise Google Cloud Platform. Replit’in son olarak lansmanını yaptığı Workspace’leri customise etmenize yarayan Extentions’a da göz atabilirsiniz.
Bir diğer değinmek istediğim ‘büyük şirket’ hamlesi de… Elon Musk’ın X.ai hamlesinden aşağıda söz ediyorum, orada da beni en çok heyecanlandıran şey; ne Google ne de ChatGPT’nin sahip olmadığı gerçek zamanlı (real-time) veriye Twitter’ın sahip olması.
OpenAI hafta içinde yayına aldığı güncellemeyle beraber Business paketini ve chat kayıtlarını tutmama özelliğini devreye aldı. Samsung gibi veri sızıntılarının önüne geçen bu özellikte ChatGPT’ye soru sorarken verdiğiniz bilgiler; modelin iyileşmesi için OpenAI tarafından kullanılmıyor (‘garantisi benim kardeşim’).
Japonya’nın yayınladığı ‘The AI White Paper - Japan's National Strategy in the New Era of AI’ başlıklı bu çalışma ilgi çekici, EU ve ABD örnekleriyle temiz, güzel bir anlatım olmuş diyebilirim Ülkemiz bambaşka bir gündemin içinde; ama bu treni de kaçırmayız (eğer hala mümkünse) umarım.
Regülasyon, etik ve en az bunlar kadar önemlisi; yönetişim…
Aralarında Elon Musk ve Steve Wozniak’ın da bulunduğu yüzlerce imzacının, en özet şekliyle ‘6 aylığına AI laboratuvarını (!) durduralım, her şeyden önce bu alanın regülasyon ve etiğini masaya yatıralım’ mesajı veren ‘Pause Giant AI Experiments’ isimli çağrısı, pek gerçekçi olmasa da, evet, bir gündem yarattı diyebilirim… Ancak Musk’ın çok değil günler sonra gelen X.ai duyurusuyla çağrı adeta ciddiyetini yitirdi. :) Bana sorarsanız bu ‘laboratuvarları’ durdurmak artık imkansız, zira teknoloji böyle bir şey değil, ok yaydan çoktan çıktı bile: açık kaynak kodlu kütüphaneler, dokümantasyonlar, 3. parti araçlar, plugin’ler, API’lar… (Tüm OpenAI ekibini internetin olmadığı bir hapishaneye koymaktan başka aklıma bir şey gelmiyor, şirketin API’larını da kapatınca OpenAI’ı 6 ay durdurmuş olursunuz ama ya diğer binlerce geliştirici ve şirket?)
AI resminden OpenAI’ı çıkardığımızda (yani ChatGPT öncesi) da AI’ın etiği, regülasyonları ve yönetişimi yıllardır konuşuluyor olsa da en ufak bir karara henüz varılamayan, teknolojinin hukuk ve kural koyuculardan çok daha önde gittiği konulardan biri. Dolayısıyla çağrı metni bu pencereden çok doğru ve yerinde, gel gelelim pek de uygulanabilir değil. Tam da bu noktada bir örnek vereceğim, Şubat 2023’te Sam Altman imzalı ‘Planning for AGI and beyond’ başlıklı bir makalesinde (AGI: Artificial General Intelligence) bizzat OpenAI’ın kendisi, dünyanın önde gelen devletlerinin belirli bir karmaşıklık düzeyinin üzerindeki modellerden haberdar olması yönünde düşündüklerini söylüyor. Bu cümle dışında genel hatlarıyla iyi bir kurumsal iletişim metninden öteye gitmeyen bir makalede bile şirketin ne boyutta şeyler önerdiği konunun ciddiyetini bir kez daha ortaya koyuyor sanırım.
Diğer yandan hafta içinde ise ABD’de, FTC’ye (Tüketici Haklarını Koruma Teşkilatı) OpenAI için yapılan bir şikayet ve açılan soruşma gündem oldu. FTC’nin sahip olduğu AI’ın şeffaf ve hesap verebilir (transparent, explainable) çalışması ilkesine uymadığı gerekçesiyle OpenAI’ı şikayet eden CAIDP (Center for AI and Digital Policy), toplum güvenliğine bir tehdit oluştuğunu düşünüyor. Şaşırmayacaksınız evet ama CAIDP’nin başkanı da yukarıdaki çağrının bir imzacısı. :)
Kuruluşunda kar amacı gütmeyen ve açık kaynak kodlu üretim yapan OpenAI, daha sonra her iki konuda da farklı bir yön çizdi. Bugünün dünyasında OpenAI pekala kar da edebilir, açık kaynak kodlu olmadan, teknolojisine (API) erişimi kendi kurallarıyla veren -kapalı- bir şirket de olabilir.
Bu arada OpenAI’a tam da bu açıdan rakip olabilecek, piyasada adı geçen isimlerden biri -eski OpenAI çalışanlarınca kurulan- Anthropic, not düşmüş olayım.
Yapay zeka alanındaki regülasyon, ve en az onun kadar önemli bir diğer başlık olan yönetişim hakkında bugüne kadar dünyanın herhangi bir yerinde somut bir adım atılmamışken bu tablonun günah keçisini OpenAI seçip de ‘6 ay dur’ demek bana çok anlamsız geliyor, yönetişim (‘governance’) konusu ise ne yazık ki kocaman bir kara delik adeta. ‘Transparency’ ve ‘sovereignty’ iki önemli anahtar kelime, bir de ülkelerin artık diğer ülkelerle değil teknoloji şirketleriyle yan yana veya karşı karşıya geleceği bir dönem olacağından; yeni nesil politik ilişkiler kısa-orta vadede en önemli gündem maddelerimiz olacaklar.
2- A16Z’nin superchain kervanına katılması, 2023 State of Crypto Report, Permissionless Identity Protocol ve Bankless Ventures
Detaylarına #134 çok uzadığı için giremiyorum, ama 2022 versiyonunu da sizlere aktardığım State of Crypto Report’un 2023 versiyonu hafta içinde yayınlandı. Bu sayıda değil belki ama ilerleyen sayılarda üzerine konuşuruz. Ama en kısa özetiyle; coinmarketcap’te gördüğünüz sayıların ötesinde, geleceği şekillendirecek bir teknoloji gün geçtikçe büyüyor, gelişiyor. Kullanıcıların gerçek problemlerini çözen, gerçekten kullanılan ürünler için biraz daha beklememiz gerekiyor. Bir Account Abstraction, iki modüler blokzincirler sayesinde ölçeklenme ve üç adaptasyon için gerekli olan yerinde teknoloji kullanımları (light client’lar ki bunları Reddit ve Starbucks gibi web2’nin devleri yapacak gibi duruyor) bekleme süremizi belirleyecek kritik üç ana başlık denebilir.
Bünyesindeki crypto fonunda 500’ün üzerinde çalışanı bulunan A16Z, OP Stack üzerindeki rollup client’ı Magi’yi tanıttı ve superchain kervanına katıldı. Coinbase’in de Optimism ile iş birliğine giderek kendi L2’sunu yayına aldığı günlerde dünyanın en büyük web3 fonunun anlamaya değer, ilgi çekici bir hamlesi. İki notu peşinen düşmek lazım; A16Z’nin Magi’si, Coinbase’in Base’i ile de entegre çalışabiliyor ve Magi hala geliştirme aşamasında. Coinbase’in Base’i merkezi bir borsanın merkeziyetsiz DeFi dünyasıyla yakınlaşması (ABD’de SEC ve diğer regülasyon koyucuların tutumunu düşününce…) ve geliştiricileri kendine çekmesi (Coinbase Cloud) açısından oldukça mantıklı. Bu hamleyi bir kendi başlarına değil de bir iş ortağıyla yapmaları da bence bir o kadar vizyoner. A16Z’nin Magi’sinin bu kadar iddialı olacağını düşünmüyorum, yatırım yapmaya değer girişimlerle en önce tanışmak ve teknolojinin gidişatını çok daha yakından takip etmek fonun ana motivasyonu olsa gerek. A16Z’nin portfolyo şirketlerini Magi kullanmaya itmesi bile önemli bir hacim demek oluyor evet ama bir fon olarak Magi kullanımını diretmek her açıdan riskli bir hamle olacaktır.
Daha önce size bu satırlarda hakkına uzun uzun yazdığım Worldcoin, geçtiğimiz haftalarda ‘permissionless identity’ protokolü hakkında bir güncelleme yayınladı. ZK teknolojisini ve OpenAI’ı kullanan World ID’nin ispatları tamamen on-chain olarak tutuluyor. Şu an için Polygon’u destekleyen World ID Ethereum ve Optimism’i de geliştirme aşamasında olarak açıklıyor. World ID’nin SDK’i de artık geliştiricileri bekliyor.
Web3’e dair son olarak geç bile kaldılar diyebileceğim bir hamle; Bankless, $35m büyüklüğünde bir VC fonu kurdu, Bankless Ventures’ın LP’leri arasında Polygon, Aave ve Immutable’ın kurucuları, A16Z’nin partner’ları yer alıyor, fonun iki advisor’ı ise Ethereum araştırmacıları Justin Drake ve Anthony Sassano. Bankless’ın kendi fonunu duyuran e-bülten ve benzeri işlerden farkı; tam anlamıyla bir medya şirketi olmaları, üstelik web3 özelinde alanında kuşkusuz en iyiler. Mayıs ayında kurulumu tamamlanacak olan fonun yatırımlarını ve etkisini merakla izleyeceğim.
3- ‘Kasım’da ve İstanbul’da web3 başkadır’: Devconnect ve ETHGlobal
Türkiye web3 camiası, bu alana ilgi duyanlar ve duymayı düşünenler için çook güzel haberlerim var. :) Ethereum dünyasının en büyük 2. etkinliği Devconnect’in (en büyük etkinliğine DevCon diyebiliriz, kısaca DevCon; Ethereum Foundation tarafından temaları ve konuşmacıları belirlenen 4 günlük bir konferans, Devconnect ise bir çalışma alanı etrafında şehirde birbirinden farklı temalarda düzenlenen çok sayıda bağımsız etkinliği de içine bulunduran adeta bir festival), 13-19 Kasım tarihlerinde İstanbul’da düzenleneceği açıklandı. Birden çok haberim var demiştim, Devconnect’e ilave olarak ETHGlobal isimli Ethereum dünyası ‘resmi hackathon’u da 17-19 Kasım’da İstanbul’da.
Böylesine büyük çaplı ve global etkinliklere İstanbul olarak -hele ülkemizin böyle bir döneminde- ev sahipliği yapmak her açıdan çok önemli. Binlerce alanında uzman kişi ve şirketi buraya getirmek, Türkiye’de yapılanlardan ve Türkiye’nin potansiyelinden bahsetmek parayla ölçülemeyecek bir değer. Sadece bir perspektif vermek adına şunu anlatabilirim; web2’nin Avrupa’da önemli etkinliklerinden Web Summit, İrlanda’dan sonra hangi ülkede düzenleceğini seçmek için adeta bir yarışma başlattı ve çok sayıda ülke yarıştı. Sonunda kazanan Portekiz oldu.
Portekiz Web Summit’e ev sahipliği yapma dışında hem sektör özelinde çok sayıda düzenlemeye imza attı hem de etkinliği yıllardır başarıyla devam ettiriyor. Lizbon’a indiğinizde etkinliğin afişleri sizi karşılıyor, devletin en tepe yöneticileri etkinliğe katılıyor.
Hem şirketlerimiz hem ülke olarak umarım bu sınavı en güzel şekilde atlatırız. Her iki etkinlik için de emek veren, Ethereum Foundation’la ciddi lobicilik yapan çok sayıda kişi vardı, hepsinin emeklerine sağlık.
4- ‘Girişimcilik Vergisi’
Muhtemelen duydunuz ama hızlıca bir özet geçmek istiyorum; 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketi sonrası bir takım ek vergi düzenlemeleriyle deprem bölgesine destek olunması planlandı. Ve bu ek vergilere, 2022 yılı içinde emisyon primi yoluyla sermaye büyümesi yaşayan tüm şirketler ile dahil edildi. 15 Nisan’da resmi gazetede yer alan söz konusu verginin detayları burada.
Girişimler, %99 gibi büyük bir oranla 50k TL gibi küçük sermayelerle kurulur, sonrasında eğer yatırım alırsa aldığı yatırımı içeriye ‘emisyon primi’ yoluyla sokarlar. Emisyon primi yöntemini girişimler dışında borsaya kote olan şirketler de kullanır.
Tabii ki verginin nihai amacı, depremde kullanılacak olması, tartışılamaz, kimsenin itiraz etmeyeceği bir konu. Önceden beyan edilmeyen bir vergi ayrı bir tartışma konusu ona da girmiyorum… Ama düzenlemede atlanan ufak bir detay; tüm dünya ülkelerinin (yukarıdaki global etkinlikler bölümünde de okuduğunuz gibi) birbirleriyle yarıştığı girişimcilik vizyonu penceresinden konuya bakınca; çok büyük bir hata yaptığımıza işaret ediyor.
2022’de Türkiye’de yerleşik olan girişimler toplamda yaklaşık $750m yatırım aldılar, yani eğer tüm girişimler bu vergiyi öderse neredeyse $75m gibi bir vergi tutarından bahsedilebilir. Yalnız sorun şu ki hem girişimler bu yatırımı borsaya kote şirketler gibi bir kar dağıtımı olarak değil, büyümek için aldılar hem de yabancı sermayenin Türkiye’den uzak durmasının bir numaralı sebebi bu belirsizlik ortamı, şimdi ne yazık ki belirsizliğe bile ayrı bir boyut kattık. Bundan böyle Türkiye’de kurulacak girişim sayısında da Türkiye’de kurulan girişimlere gelecek yabancı kaynaklı yatırımda da önemli bir gerileme olması kuvvetle muhtemel. Yani $75m’dan çok daha büyük bir yara aldık Türkiye ekonomisi olarak.
Yukarıda bahsettiğim, atlanan ufak detay ise emisyon primi ile alakalı olan maddeye şirketlerin borsaya kote olmaları ve/veya çalışan sayısı (500 ve üzeri çalışana sahip olan şirketler gibi) kısıtının eklenmemesi. Böylece girişimler verginin dışında tutulabilirdi. Aslında olması gereken şu; nasıl 3 harften oluşan plakalarda ‘t’ harfi varsa taksi olduğunu anlıyoruz, vergi numaralarının da başına girişimler için ‘g’ gibi bir ifade ekleyelim, sadece bu konuda değil daha bir çok alanda da bu şirketlere çeşitli istisnalar uygulayalım.
5- Bizzat Dijital Ürünler’in de kullandığı Substack, ‘crowdsourced funding round’ ile $8m yatırım aldı
Dünyada -en azından şu an için- Türkiye’de olduğundan çok daha ‘gözde’ girişimlerin de tercih ettiği kitlesel fonlama, farklı aşamalarda da tercih edilen bir model. Örneğin OurCrowd platformuyla IPO öncesindeki ileri aşama şirketlere minimum $50k ile yatırımcı olabilirsiniz. Diğer yandan kitlesel fonlamada da syndicate (yani lider yatırımcı) gibi farklı özellikler, SVP (tüm yatırımcıların tek bir şirkete ortak olduğu, o şirketin de söz konusu girişime yatırım yaptığı) gibi henüz Türkiye’de bulunmayan modeller söz konusu.
Dijital Ürünler’i sizlere ulaştırmak için de kullandığım Substack, geride bıraktığımız haftalarda Wefunder üzerinden $585m değerlemeyle 7 bin yatırımcıdan, toplam $8m yatırım aldı. Substack iş modeli ilginizi çekiyorsa şirketin tüm metrikleri, kurucuları ağzından büyüme hikayesi bir önceki linkte ulaşılabilir durumda.
Son olarak Mart 2021’de $650m değerleme ile A16Z’den yatırım alan Substack, down-round yapmış oldu. Yıllık %40 büyüyen (çok iyi bir oran mı, hayır), 2022’yi $23m gelir ile kapatan şirket, bugüne kadar yayıncılarına $300m ödeme yaptı ve bu ödemelerden %10’luk komisyon geliri kazandı. Platformda ücretli e-bülten yayınlayan yayıncıların sayısı 20 bine yakın. Substack’in belirli bir boyutu aşan yayıncıları ürün kısıtlamaları ve komisyon oranı sebebiyle kaydettiğini gözlemliyorum, dolayısıyla Substack’in ‘new economic engine for culture’ mottosu oldukça değerli ama pazara (TAM) dair bir takım çekincelerim de yok değil. Ve hayır, min. $100 ile dahil olunabilen yatırım turana bir yayıncı şapkam olsa da katılmadım.
İlk olarak $2m hedef ile başlayan fonlama $8m’a kadar çıktı, diğer yandan asıl değer önerisi Substack ekosistemindeki yayıncıları şirkete yatırımcı yapmakken (ki tam olarak şirketin de vurguladığı buydu), yatırımcılarda herhangi bir şart aranmadı ve bana sorarsınız işin asıl sosu yemeğe katılmadı, tadı çıkmadı. Substack yayıncıları ve ücretli abonelerinin sadece yatırımda önceliği vardı ama bir üst limit konulmadığı için bu önceliklendirme hayata geçmedi.
Hala şirketlerin kendi kullanıcıları, komünitelerinin gerçek parçaları tarafından fonlanması için özel bir platforma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. En önemlisi de tekrardan yatırımcıların hisselerini birbirlerine satabilecek bir pazar yerinin de oluşturulması, yani bildiğimiz borsa (public market) ama daha küçük şirketler için, daha kolay ve komüniteye özel.
6- Tüm bu başlıklardan bağımsız okuma önerileri
Eskiden daha fazla markanın kataloğu ilgi çekiciydi, şimdilerde hala ilgi çekici kataloglara sahip olan ender markalardan olan IKEA, 1950’lerden başlayarak tarih boyunca yayınladığı kataloglardan bir derleme yayınlamış. Daha sade yaşam, daha sade tasarımlar, çok daha az yazı, endüstriyel ürünlerin tasarımında ileri mi yoksa geriye mi gitmişiz emin olamadım. Meraklısına… :)
Bessemer Venture Partners imzalı State of the Cloud 2023 raporu. SaaS ve genel olarak girişimlere yansıyan makro ekonomik etmenler, metrikler, sektör standartı haline gelen KPI’lar ve çıkarımlarla dolu dolu bir çalışma kesinlikle.
Steve Jobs’un eşi Laurene Powell Jobs’un liderlik ettiği vakfın hazırladığı, tahmin edeceğiniz gibi okuma deneyimi ve tasarımıyla dikkat çeken; Make Something Wonderful. İçerisinde Steve Jobs’un zamanında bizzat kendisinin yazdığı, Steve Jobs Archive’den alınma metinleri içeren bir e-kitap. Görseller, kronolojik olarak ilerleme ve küçük bölümlerden oluşması e-kitabı oldukça okunabilir kılıyor. Ara ara gidip okunası, tarayıca pin’lenesi (ben şahsen öyle yaptım) bir çalışma olmuş.
Kapanış
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler! Dijital Ürünler #134’ü sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayı unutmayın. Ayrıca Substack üzerinden yorumlarınızı bekliyorum, bana ayrıca ulaşmak için bu e-postaya yanıt verebilirsiniz.
Bir sonraki e-bülten 14 Mayıs’ın hemen ardındaki Salı gününe denk geliyor, evet seçimlere bu kadar az kaldı!.. Ülkemizin daha demokratik, özgür ve aydınlık bir döneme yelken açması dileğiyle...