Geliştiriciler büyüyünce ne olmak ister? {hikayeli ve örnekli}
Evet, bu haftalık bültende her Salı günü yazılım&ürün yönetimine dair seçtiğim içerikleri sizlere iletiyorum ve iletmeye de devam edeceğim. Yalnız ‘ürün adamı’ Simon Vallee’nin hikayesini okuduğumda kendimi sizlerle paylaşmaktan alamadım. :)
Umarım “nerden çıktı bu e-posta!” demez, keyifle okursunuz. Her zamanki gibi yorumlarınızı ve ilgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla paylaşmanızı bekliyorum. 4 Nisan Salı günü görüşmek üzere.
Seri ürün üreticisi ve satıcısı: Simon Vallee
Yükselmek, daha çok tatmin veya kendini geliştirmek, danışmanlık yapmak, uzaktan çalışmak, kendi yazılım şirketini kurmak, internet girişimcisi olmak ya da Cunda’da mekan, Topağacı’nda kafe açmak… Yazılım geliştiriciler (ya da etrafındaki ilgili diğer meslek grupları) hayatlarının bir sonraki evresi için bunlardan birini ya da birkaçını kendisiyle eşleştirmiş oluyor.
Benim tahminim, kendimden de yola çıkarak, bu satırları okuyanların önemli bir bölümünün internet girişimcisi olmayı az-çok düşündüğü yönünde. Şimdi önce biraz hikaye, sonra da şimdilik kısa bir görüş...
Tam da bu noktada Simon Vallee oldukça güzel bir profil. Kariyeri boyunca ‘Founder -> Product Manager’ yolunu izleyen Simon, sırasıyla Salesforce, Groupon ve Slack’e şirketlerini satmayı başarmış. Simon şimdiyse Slack’ten de istifa edip bir yatırım şirketine (Foundation Capital) girişimcilik süreçlerinden sorumlu direktör olarak katılmış. (1 ay önce)
exit #1 -> Kanada’da uzun yıllar yazılım ekiplerinde görev alan Simon, ilk exit’ini yapacağı Sitemasher’ı 2007 yılında hayata geçirmiş. PaaS bir platform olarak konumlanan Sitemasher kabaca; şirketlerin verilerini buluta taşıyarak hazır websiteleri üretebilmeleri, ve bu websitelerini güncelleyebilmelerini sağlıyormuş. 1.5 senede Salesforce’a satılan Sitemasher, Simon’a göre en çok kullanım kolaylığı ve sunduğu deneyimle Salesforce’u tavlamış.
exit #2 -> Kısa bir süre Saleforce’da çalıştıktan sonra yine Vancouver'da bu sefer de OpenCal isimli bir startup kuran Simon, müşterilerinin (ustalar, servis elemanları ya da freelance çalışanlar, kısaca KOBİ'ler) web sitelerine kolayca koyabileceği bir butonla randevu alabilmelerini sağlamış. Ürüne tahmin edebileceğiniz gibi takvim özelliği de koyan Simon, bu şirketi de dönemin devlerinden Groupon’a satmayı başarmış ve Groupon’da çalışmak üzere San Francisco’ya taşınmış.
exit #3 -> Groupon’da 2 sene geçirip OpenCal modelini dev şirkette deneyen kahramanımız, son olarak eski Google çalışanı ortağıyla beraber takımlar için doküman yönetimi platformu olan Spaces’i kurmuş. Slack’in satın aldığı ilk girişim olma özelliği taşıyan Spaces, şu an Slack’le entegre edilmek üzere kapatılmış durumda.
Simon hem bulunduğu coğrafyanın avantajlarını iyi kullanmış hem de özellikle ilk 2 girişiminde pazarın taze oluşundan çok güzel istifade etmiş gibi duruyor. Başarının başarıyı çektiği de bir diğer gerçek.
Şahsen benim bugün için ve Türkiye'deki geliştiricilere naçizane tavsiyem, Simon gibi orta çaplı exit'leri düşlemek yerine globale oynayan, gerçek bir problemi çözen ve SaaS modeli gibi ölçeklendirilmesi kolay bir fikri, küçük adımlarla test etmeniz olacaktır. Bu gibi projeleri örneğin Indie Hackers ve benzeri yerlerde bulabilirsiniz.
Kastettiğim; kalabalık 'support' ve yazılım ekipleri, hızlı büyüme telaşı ve sıkı rekabet gibi bir hayata girmeden de, 'Indie Hacker kafasıyla' hareket edebilirsiniz. Tabii bu gibi küçük çaplı girişimlerde bile 'teknik adam konfor alanı'ndan çıkmak gerekiyor.
Kapanış...
Lean, MVP ve Design Sprint gibi metodolojilerle, günümüzde bir fikri test etmek ve sonrasında ürünü yavaş yavaş çıkarmak oldukça kolay. Aynı şekilde çok farklı disiplinlerde çalışan kişilerin de böyle 'küçük' ürünleri veritabanından ön yüzüne kadar ilgilenip hayata geçirmesi istedikten sonra gayet mümkün olabiliyor.
Tabii Simon Vallee istisnai bir örnek, ama sizin gibi üreten insanların Simon kadar olmasa da bu tarz hikayelere konu olabileceğinizi düşünüyorum.
Teknik adam konfor alanı nedir, bu metodolojiler nasıl uygulanır, Indie Hacker kafası ve bu yoldaki kendi naif denemelerim de başka (ve sürpriz) e-postaların konusu olsun. :)
Başlık dikkat çekmek için atılmış gibi olmadı değil mi? Sonuçta ilk paragrafta bir sürü madde saydık. :) Son olarak sizin de Simon’a benzer küçük ve etkili proje fikirleriniz varsa, hatta üzerine çalışmaya başladıysanız bana bu e-postaya yanıt vererek ulaşabilirsiniz.