Soft Commitment #185 | Distribution > her şey, AI tarayıcı savaşları, PM'ler yeni 'bottleneck' (mi?)
Agent Experience ve AI tarayıcı savaşları, yeni nesil distribution oyunu, Windsurf'ün yılan hikayesi, kriptoda yeni dönem, Jack Dorsey'nin vibe-coding'le 1 haftada 2 yeni ürün geliştirmesi ve fazlası.
Paddle’ın sunduğu Soft Commitment’ın 185. sayısından herkese merhaba!
Rastlamanızın pek de kolay olmadığı konu ve içgörülerle, zihninizde daha sonra birleştirmeniz için çok sayıda nokta koymaya çalışacağım. Son on beş güne Soft Commitment bakışı atmaya hazır mısınız?
Soft Commitment Podcast 🎙️
Soft Commitment Podcast, favori podcast platformunda seni bekliyor. Dinleyin, takip edin, beğenin, paylaşın.
Bülten sayıları benim sesimle eğitilmiş bir yapay zeka tarafından seslendiriliyor, özel sayılar da cabası, hatta videolular bile var. :) Hemen aşağıdan da, 185. bölüme favori podcast platformunuzda erişebilirsiniz:
SaaS’lar ve dijital ürün şirketlerinin ödeme altyapılarını yöneten Paddle, toplamda 300 milyon dolar yatırım alırken bugün itibarıyla 6 binden fazla müşteriye hizmet veriyor.
Paddle’ın mobil uygulamaların web üzerinden gelir elde etmeleri noktasında 5 seriden oluşan; pratik bilgiler ve stratejiler paylaşan serisi Web Revenue Labs’e buradan kayıt olabilirsiniz.
Daha önce adına web-to-app de denen bu dönüşümden bahsetmiştim; Paddle seride başarılı örnekleri derinlemesine ele alarak önemli isimlere konuşmacı olarak yer veriyor.
Paddle müşterileri arasında tanıdık isimler de var, örneğin ülkemizden çıkan en başarılı mobil uygulama şirketlerinden biri olan; HubX. Canlı yayınlanacak webinar’ların kayıt formu ve detaylar aşağıdaki butonda:

📣 Sekiz buçuk senedir devam eden ve 7 bin 571 teknoloji sektörü çalışanının takipçisi olduğu Soft Commitment’ın 185. sayısını iş arkadaşlarınıza forward etmeyi ve sosyal medyada paylaşmayı atlamayın.
Keyifli okumalar,
Yeni nesil girişimcilik: distribution > geri kalan her şey
Teknolojide geleceğin yüz milyar dolarlık şirketini yaratmak için de, bireysel bir başarı hikayesi için de artık unorthodox olmanın vakti; alışılmışın dışında, ötesinde.
Geçen gün bir makalede, yazılımların da birer tavuk gibi her geçen gün birbirine benzediğine dair bir cümle okudum; gerçekten yazılımla, bilindik playbook’larla, iyi takımla (sadece), müşteriyi dinleyerek onların problemlerini tam olarak çözene kadar sürekli pivot eden bir yolculukla değil; unorthodox düşünerek başarı geliyor.
Y Combinator’ın en meşhur poster cümleleri artık taca çıktı: talk to your customers ve do things dont scale. Bunun yerine önce distribution'ı çöz, sonra zaten insanlar sana neyi geliştirmen gerektiğini, kaça satmanın doğru olduğunu, her şeyi söyleyecek. Peki, neden? Çünkü üretmenin bariyeri, en diplere inmiyorsanız gün geçtikçe azalıyor da ondan.
Cluely aslında neslinin son örneği
Hani bir film izlersiniz ve yüreğinize oturur, bir süre etkisinden çıkamazsınız ya; aşağıdaki röportaj bende öyle bir etki yaptı.
Daha önce bu satırlarda birden çok kez konu ettiğim Cluely, bu yeni modelin en güzel örneği. Bazılarına göre 'scammer', ama aslında bir distribution makinası. Şirketin bir yarısı ürünü geliştiren engineer'lardan, diğer yarısı da ürünü yayan creator'lar. Creator olarak işe girmek için binlerce follower'ınız olması şart. Evet, GenZ'ler tarafından crack edilen yeni nesil girişimcilik yöntemini detaylıca dinlemek isterseniz yatırımcısı A16Z ile olan bir röportaj burada.
Bu konuda hafta içinde podcast partner’im Poddict’in kurucu ortağı Aykut İbrişim’le sohbet ederken şunu düşündük; geçmişte de -detaylar farketse de- bu yolu izleyen şirketler tabii ki vardı. Mesela Redbull, 1. nesil olarak öne çıkıyor. 2. nesilde medya satın almalarıyla tanınan Hubspot veya Stripe sayılabilir, hatta Coinbase de listeye eklenebilir. Ülkemizdense mesela HockeyStack ya da ikas.
Cluely ise bu resimdeki yeni nesilin temsilcisi. Günümüz kanallarına, diline ve hızına uygun.
Tabii ki genelliyorum, ama koşa koşa gittiğimiz dünya, böyle bir dünya.
AI agent’lar, Agent Experience, AI tarayıcılarının savaşı…
Perplexity’nin Comet’i ve ChatGPT’nin Agent’ıyla MCP’lere gerek kalmayacak mı? Bu iddia Perplexity kurucusuna ait.
Önce gelişmeler; Perplexity, Comet isimle AI browser’ını tanıttı. Henüz kapalı betada, ben de listede bekleyenlerden biriyim. Yani deneyimleme şansım olmadı ama videolar fikir verici. Comet tahmin edebileceğiniz gibi Chromium tabanlı bir tarayıcıyla beraber içeriğe dair sorular sorabildiğiniz, verdiğiniz komutlarla sizin adınıza DOM (Document Object Model - en kısa şekliyle; tarayıcılar web sayfalarını bu şekilde derliyor) üzerinde aksiyon alabildiğiniz bir ürün.
Perplexity’nin lansmanından sadece birkaç gün sonra da OpenAI, Agent ürününü duyurdu. OpenAI’ın Operator ve Deep-research ürünlerinin bir bebeği olsa ismi Agent olurdu, sanırım en kısa özet bu olsa gerek, bu ürünlere aşina değilseniz de Comet’in bi hayli benzeri diyebilirim.
Agentic workflow, AI agent ve MCP’ler…
Bu noktada Agentic workflow’larla AI agent’ları birbirinden ayırabilmek gerekiyor. AW sizin AI ile görev odaklı ve birden çok akışı birbiri ardına sıralamanız demek, AA ise otonom, tek bir görevi sürekli yapabilen AI destekli yapılar anlamına geliyor.
Yani her AI agent bir agentic workflow içeriyor, ama her agentic workflow bir AI agent demek değil.
Kafanızı çok karıştırmadıysam bir de MCP’ler var. MCP de bu akışların içine girecek bir takım input’lara sahip platformların, AI ile konuşabilmesini sağlayan bir protokol oluyor. Agentic workflow’unuz içinde eğer Uber’den taksi çağıracaksanız, Uber’in LLM’iniz ile iletişime geçebilmesini sağlayan şey aslında bir MCP.
‘Peki şimdi ne olacak?’
AI tarayıcıları biz son kullanıcılar için MCP gerekliliğini teknik olarak ortadan kaldırabilir gibi duruyor, evet. Diğer yandan API kullanan iş akışlarında da MCP’ler hem hızlı hem daha sorunsuz. Yani B2B’de MCP’ler hala ön planda. B2C’de de anlamını koruyor.
AI tarayıcı savaşlarında foundational modeller geliştiren OpenAI, Anthropic ve Google gibi oyuncuları bir hatta iki adım önde görüyorum Perplexity’ye göre. Elinde Chrome’u bulunduran Google’ı da herkesten önde görüyorum.
Diğer yandan AI agent’ların platformlar üzerinden sunulacağı, agentic workflow’ların AI tarayıcılarına taşınacağı bir dünya hiç mantıksız gelmiyor. AI agent’ları kendi platformu içinde sunabilecek şanslı azınlık dışında LLM’ler agentic commerce gibi bazı dikeyleri sahiplenecek, adeta birer marketplace haline gelecek. Bu noktada coğrafya (çünkü LLM’ler iştah duyacak mı?), işin dinamikleri, regülasyon, şirketin gücü, karlılık oranı, etrafındaki yakın iş modelleri belirleyici olacak.
Agent Experience (AX) perspektifinden bakacak olursak; hem DOM elemanlarımızın manipülasyona çok açık olması lazım, hem de iyi bir MCP’ye sahip olmamız.
PM’ler ürün geliştirme süreçlerinde ‘bottleneck’ haline mi geldi?
2011’de Google Brain’i hayata geçiren, Stanford’da 22 yıldır bilgisayar bilimlerinde ders veren ve Coursera’nın da kurucu ortağı olan Dr. Andrew Ng, bugün odağının önemli bir kısmını her ay yeni bir AI ürünü çıkaran, en büyük AI company builder’larından biri olan AI Fund için ayırıyor. Stanford’ın online ve ücretsiz yayınlanan Deep Learning derslerini izlediyseniz, Andrew Ng ile çoktan tanışmışsınız demektir.
Kendisinden bu kadar bahsettim çünkü iddialı bir açıklama yaptı. :)
Y Combinator’ın AI Startup School programında, AI Fund tecrübelerinden bahseden Andrew, en çok hız vurgusu yaptı: geliştirdiğiniz ürünün satın alma kararında müşteriye hız katmak bir numaralı etken dedi ve hızlı ürün geliştirmenin önemi üzerinde durdu.
Gelelim başlıktaki konuya… Ürün geliştirmenin kabaca en önemli döngüsü nedir? Önce geliştiriciler ürünü geliştirir, sonra PM’ler gelen geri bildirimleri toparlar ve tekrar ürüne ‘indirir’, geliştiriciler yeni versiyonu çıkarır ve bu böyle devam eder… Andrew de diyor ki; geliştiriciler artık çok daha hızlı, ama PM’ler onların hızına yetişemiyor.
Eskiden 1:7 olan PM ve geliştirici oranı, Andrew’a en son AI Fund projesi için 2:1 olarak önerilmiş, evet iki PM’e bir geliştirici. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Forward Deployed Engineer (FDE) are the new customer success manager
Benzer bir yerden Tomasz Tunguz da AI modellerindeki gelişim hızının; AI ürünlerinin satış sürecini değiştirdiğini söylüyor.
AI modelleri her iki yılda bir on kat gelişirken kurumlar da neye ihtiyacı olacaklarını tam olarak bilemiyor. Bu da OpenAI, Anthropic ve Palantir gibi şirketlerin modelinin yanında bir çeşit danışmanlık satmasına ve faturayı yükseltmesine sebep oluyor.
‘AI uygulama mühendisi’, alın size şirketlerin içinde oluşacak AIOps departmanı gibi yeni bir mühendislik ünvanı.
GenAI’da ‘bir garip yetenek savaşı’ daha, kazanan Google
Üretken yapay zeka sağolsun çok enteresan satın alma hikayelerine şahitlik ediyoruz. Daha önce de bu satırlarda hatırlarsanız $1b üzeri yatırım alan girişimin kurucusunun, şirketini bırakıp Microsoft’un AI departmanının başına geçtiğinden bahsetmiştim.
Bunun için Microsoft’un ödediği ‘tazminat’ $650m, kurucunun adı da Google’ın satın aldığı DeepMind’ın kurucusu Mustafa Suleyman. Bu arada DeepMind, GenAI tarihinin en kilit ve adeta bir çağ başlatan şirketiydi.
Bu sefer de OpenAI’ın $3b ödeyerek satın alacağı söylenen Windsurf’ün kurucusunu ve 20 kritik çalışını Google işe aldı. Google ayrıca teknolojinin kullanım hakkını da satın aldı (nonexclusive) ve tüm bunlara $2.4b ödedi. Windsurf’ten geriye kalanları da, yani içerideki çalışanlar ve müşterileri, Devin satın aldı. Tüm bunlar 72 saat içinde yaşandı.
Herkesi merak ediyorum da, özellikle Windsurf’ün Google’a katılmayan 250 çalışanının psikolojisini çok merak ediyorum.
Peki bu satın alma şeklinin bir adı var mı diye merak mı ediyorsunuz?
Evet var; reverse acquihires.
AI kod asistanları geliştiricileri yavaşlatıyor mu?
Bu arada; AI araştırma enstitüsü METR araştırması, şaşırtıcı bir sonuç ortaya koydu: deneyimli yazılımcılar gerçek görevlerde AI desteği kullandıklarında; işlerini %19 daha yavaş tamamladı. Daha ilginç olanı ise; geliştiricilerin kendilerinin %20 hızlandıklarını düşünmesi!
Kod yazma süresi tabii ki değerlendirmeye alınması gereken tek etken değil, kodun kalitesi, ne kadar ölçeklenebilir/sürdürülebilir olduğu ve geliştiricisinin rahatlık hissi olmadan denklemi kurmak zor. Ama yine de büyük kurumlarda AI'ın en hızlı büyüyen kategorisi kodlama açısından sonuçlar ilgi çekici.
‘Measuring the Impact of Early-2025 AI on Experienced Open-Source Developer Productivity’ başlıklı çalışma burada.
GenAI gündemi
Arnavutluk Sosyalist Partisi'nin lideri Edi Rama, Arnavutluğun ilk AI-first county olması gerektiğini, yapay zekanın bir bakanlığı olmasını savunuyor. Türkiye’de de yıllarca rol modellerin önemini konuşmuştuk, işte bir Mira Murati bunlara sebep oluyor. Hatırlarsanız kısa süre önce Arnavut girişimci ve OpenAI eski CTO’su Mira Murati’nin yeni girişimine Arnavutluğun da $10m yatırım yaptığını paylaşmıştım.
DeepMind'ın spin-off’u Isomorphic Labs, AI ile ilaç tasarımında bir ilke imza atıyor ve AI tarafından tasarlanmış kanser ilaçlarının insanlar üzerinde klinik testlerine başlıyor. Bir başka kocaman AI regülasyonu ve yönetişimi konusu daha.
Hugging Face’in AI geliştiricileri için mini-robotu Reachy Mini, ön-siparişe açıldı. AI dünyasının Raspberry Pi’ı desem, yeridir. Fiyat etiketi $299, özellikle öğrenme evresinde olan gençler için ürün çok güzel duruyor.
LMArena.ai: Kompleks işler dışında aslında böyle ürünlere ihtiyacımız olmaması lazım ama yapacağınız işe göre kullanmanız gereken AI modellerini sıralayan bu servis, tabloyu kullanıcıların anonim sonuçlara verdikleri puanlarını baz alarak oluşturuyor.
AI kullanmak beynimize zarar veriyor mu? Farklı araştırmalar ve farklı sonuçlar var; ama özetle AI insan beynine fiziksel bir zarar vermiyor ama ‘yanlış kullanıldığında’ düşünme alışkanlıklarını köreltiyor. Sadece AI kullanmak hem zararlı hem de düşük sonuç veriyor, Türkiye’deki bir sınavda ChatGPT rehberliğinde sınava girenler %17 daha başarısız olmuş mesela. Sonuçta; minimum beyin hasarı ve tembelleşme için -ve hatta daha başarılı olmak için- önce düşünüp ilk taslağı çıkarmak; sonrasında AI’a danışmak en güzeli.
Kripto projelerinde yeni dönem: karlılık
Evet, sonunda o dönem geldi. Kripto projeleri karlılık konuşmaya ve karlılığa ulaşmaya başladı. 2020’den 2025’in ortasına bir yolculuk yaparsak; birçok kripto dikeyi PMF (yani ürün-pazar uyumu) yakalayamadı. Sektör genel olarak merkezileşti, RWA en öne çıkan başlık haline geldi. RWA altında tokenizasyon ve stablecoin’leri söyleyebilirim. AI başta olmak üzere bazı alanlarda altyapı katman işleri ve bir takım kurumsal yazılımlar hala ciddi bir potansiyel vadediyor. DeFi da şekil değiştirdi belki ama masadaki yerini koruyor, DeFi nasıl şekil değiştirdi ya da değiştirecek derseniz kısaca CeDeFi ya da bir başka deyişle ‘embedded DeFi’ diyebilirim. Bu arada hafta içindeki GENIUS Act imzası da stablecoin’lerdeki belirsizliği ortadan kaldırması adına çok değerliydi.
Theory Ventures imzalı grafikte de görebileceğiniz gibi 39 kripto projesi yılda $10m ve üzerinde gelir elde ediyor. Projelerin değerlemelerinde halka açık benzer şirketlerle bir kıyas yapacak olursak fark yaklaşık 2x ki bu da aradaki farkın kapandığını gösteriyor. Kriptonun bir parçası hype, hep böyle oldu ve olmaya da devam edecek, hype etkisinin 2x’e kadar düştüğünü görmek bu açıdan güzel.
The hype factor düştüğü gibi; sürdürülebilir şekilde gelir elde edemeyen projelere ilgi de azalıyor.
Jack Dorsey, vibe-coding ile bir haftada iki ürün tanıttı
Beraber çalışanlar hakkında pek olumlu konuşmasa da Twitter’ın kurucusu J. Dorsey kuşkusuz Vadi’nin en ilginç profillerinden biri. Dorsey son dönemde vibe-coding’e bir hayli kapılmış olacak ki iki yeni ürün duyurdu. Bu arada Dorsey; Cursor, Claude Code, ya da Windsurf değil, açık kaynak kodlu Goose kullanıyormuş.
Daha az ilgi çekeniyle başlamak gerekirse; Sun Day isimli uygulama, lokasyonunuza göre aldığınız UV ışığını hesaplıyor, oturum başlatıp minimum D vitamini ihtiyacınıza göre nerede olduğunuzu söylüyor.
Bitchat ise Bluetooth üzerinden çalışan, peer-to-peer bir mesajlaşma uygulaması. Şifrelenen mesajlar herhangi bir hesaba, sunucuya ya da telefon numarasına ihtiyaç duymuyor. Deprem ve benzeri olağanüstü haller ve kimi ‘gri-alanlar’ dışında pek bir kullanım alanı şahsen göremesem de güzel bir deneysel çalışma.
Şimdilik deneysel duruyor evet ama Dorsey’nin merkeziyetsizliği sorguladığı bu gibi ürün ve protokolleri çok belirgin problemlerimize dokunuyor aslında. Bitchat’e ileride Wi-Fi üzerinden haberleşme özelliğinin de eklenmesi planladığını paylaşayım.
Kısalar…
JPMorgan, ABD’de Plaid ve benzeri aggregator’ları kullanarak müşterilerinin verilerine API aracılığıyla erişen fintech ve uygulamalardan işlem başına para almaya hazırlanıyor. Ödeme tetikleyici API sorguları daha yüksek fiyatlamaya sahip olacak ayrıca uygulama tipine göre de ücretler değişecek. ABD’de kısa vadede devreye girmesi beklenen açık bankacılık düzenlemesiyle beraber, CFPB (Consumer Financial Protection Bureau) bu karara muhtemelen engel olacaktır. Rekabeti sarsan ve müşteri verisinin sahipliğini sorgulatan böyle bir hamleyi geçireceklerini sanmıyorum. JPMorgan, bu kararının arkasında artan dolandırıcılık önleme ve güvenlik gibi maliyetleri sebep olarak sunuyor.
Bir önceki sayıda duyurduğum Twitter’ın yeni CPO’su Nikita Bier, Elon Musk’a tahmin ettiğimden de kısa dayanabildi ve istifa etti. İstifasını sunan bir başka isim olan CEO Linda Yaccarino ise Nikita’nın çok daha sabırlı davranarak 2 yıl ‘dayandı’.
Soft Commitment’ın da kullanıcısı olduğu Substack, Haziran’da ABD’de 74 milyon ziyaretçi ile Wall Street Journal’ı geride bıraktı. Substack bünyesinde 50’den fazla içerik üreticisi yılda $1m üzerinde para (ücretli abonelik) kazanıyor. Hayır, -henüz- SC onlardan biri değil. Ayrıca Substack hafta içinde $1.1b değerleme ile $100m’lık yatırım turunu da duyurdu. İçerik üretiminin ve tüketiminin durmadan değiştiği bu günlerde Medium silinip giderken Substack büyümeye devam ediyor. Substack değerlemesini de Soft Commitment #169’dan sonra da (yani 1.5 yılda) neredeyse iki katına çıkarmış oldu.
Kapanış…
Paddle, Soft Commitment’ın 185. sayısını sundu.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler! Bana ulaşmak için, bizzat bu e-postaya yanıt verebilirsiniz.
5 Ağustos sabahı, her zamanki saatinde Soft Commitment’ın yeni sayısı hem e-posta kutunuzda hem de favori podcast uygulamanızda olacak.
Sevgiler.