Yazılım ve Ürün Geliştirme #34 (Konuk Küratör: Akar Şümşet)
34. e-bültende konuğum sevgili arkadaşım Akar Şümşet. Akar'ın hazırladığı dolu dolu (ve evet biraz uzun) haftalık özetle sizi baş başa bırakmadan önce; muhtemelen e-posta okuyucunuz yarım bırakacağı için 😊 e-bülteni buradan okuyabilir, Facebook, Twitter ve LinkedIn hesaplarınızda paylaşabilir, arkadaşlarınıza forward edebilirsininiz.
Söz artık Akar'da! Keyifli okumalar.
Bu newsletter için kendi newsletter'ımda yaptıklarımdan farklı olarak son bir hafta içinde okuduklarımdan seçmeleri paylaşmak istedim. Yapay zekadan cryptocurrency’lere, kullanılabilirlikten nörolojiye, marka imajından dijital pazarlamaya dek birçok farklı alandan içerik sizi bekliyor.
Bu seçme kimileri için fazla dağınık bir seçme gibi görünebilir. Bu kişilerin haksız ya da hatalı olduklarını söyleyemem ancak bu yaklaşımın benim için gayet iyi çalıştığını söyleyebilirim çünkü ben 'noktaları birleştirme' ile üretmeyi yeğliyorum. Sizin için de aynı etkiyi gösterir mi bilmiyorum ama lütfen düşüncelerinizi benle paylaşın: akarsumset@gmail.com.
“Hangover” İçeceğiyle Nasıl 3 Ayda 1 milyon Dolar Kazandık?
Bir yazılımcının Kore’de deneyimlediği “Hangover” önleyici içecekten yola çıkıp nasıl 3 ayda 1milyon dolar elde ettiğini anlattığı bu yazı MVP’nin aslında ne olduğuna ve nasıl oluşturulması gerektiğine dair harika bir örnek.
“Bu işin MVP’sini yapmak çok zor” diyen herkese bu yazıyı gösterip “Halihazırda tam zamanlı çalışırken, Kore’den bir içeceği alıp Amerikan pazarına sokmak isteyen bir mühendis MVP yapabiliyorsa biz de yapabiliriz” diyebilirsiniz. :)
The Verge Tech Survey
The Verge’ün anketi (sadece Amerikan halkı için geçerli olsa dahi) dev teknoloji firmalarına dair algının “sevimli dev” olmaktan çıkıp “insafsız şirket”e doğru nasıl dönüştüğüne bir kanıt.
Bunun dışında Apple, Twitter gibi firmaların görece zayıflayan marka imajları, Amazon’un ne kadar vazgeçilmez olduğu gibi birçok iç görü de var sonuçlarda.
Silikon Vadisi Yapay Zeka Konusunda Daha Açık Olmalı
Bu yazı yapay zeka ve algoritmaların etrafında oluşan “sihirli çözüm” algısının nasıl sorgulanmaya başlandığını ve Amerika’da bu konuda nasıl adımlar atıldığını anlatıyor. Bu yazıda anlatılanlar ile üstteki araştırma sonuçları arasında ilginç bir bağlantı var gibi.
Google’ı Parçalamanın Vakti Geldi mi?
The Verge’ün anketi ve Slate’in yapay zeka yazısı beni bu New York Times makalesine götürdü tekrar. Bu makalede telefon hatları ortaya çıktığında nasıl onlarca farklı firmanın türediği, bunun getirdiği verim kaybı ve karmaşanın çözümü için bir monopol olarak AT&T’nin kuruluşu anlatılıyor. AT&T’nin kuruluş hikayesi belki bugün hiç makul bulmayacağımız ama açıkça toplumun faydasına olduğu görülen bir monopol çözümünü anlatıyor.
Toplum faydasının en büyük ispatı ise 50 yılda 8 Nobel ödülü kazanan ve transistör, mikroçip ve cep telefonu gibi insanlık tarihini derinden etkileyen buluşların yapıldığı Bell Laboratuvarları.
Gerçi, bu buluşların bugünkü kullanım amaçlarını görünce insan faydayı da sorgulamıyor değil. Ancak bunların Amerikan şirketlerinin tümüne açık bir halde olmak yerine Facebook gibi bir firmanın tekelinde olması durumunda olacakları düşününce “buna da şükür” diyebiliriz.
İnternet Reklamcılığındaki Büyük Kandırmaca
“Longtail” reklamcılığın dolandırıcılar tarafından nasıl fırsata dönüştürüldüğünü anlatan önemli bir makale. Şimdi deri işimiz için reklam vermek istediğimi söylediğimde “direkt Instagram ile başla, Facebook Audience Network’e hiç bulaşma” diye sevgili growth hacking consultant arkadaşım Can Taner’i daha iyi anlıyorum.
Neden Girişimler Pazarlamada Berbatlar
Luke, Igniter Conf’ta Moz’un CEO’su Fishkin’in konuşmasında aldığı notları yazmış. Az ve öz. Notların bazıları nispeten daha tanıdık olduğumuz, ama bir türlü anlamadığımız, “growth hack taktikleri peşinde koşmayın” gibi tavsiyeler hakkında ve bazıları da girişim dünyasında değeri yeterince iyi anlaşılmamış isim ve marka oluşturma gibi önemli başlıklara değiniyor.
Ezberden Çizilen Meşhur Logolar
Marka demişken logolar hakkındaki bu harika araştırma çok iyi denk geldi. Signs.com “marka, firmaların insanların aklındaki eşsiz yeridir” tanımına çok uygun bir şekilde bir araştırma yapmış. Bununla da kalmayıp 20-70 aralığında 156 Amerikalıya meşhur markaların logolarını ezberden çizdirerek yaptığı araştırmanın sonuçlarını harika bir şekilde özetlemiş. Sizce en iyi çizilen logo Apple’ın mı yoksa IKEA’nın mıdır?
Harika Bir Firma İsmi Nasıl Yaratılır
Karl Ulrich “kıskandığım” (iyi anlamda olan kıskançlık) olağanüstü insanlardan biri. MIT’den Makine mühendisliği doktorasına sahip olup girişimcilik, inovasyon ve tasarım üzerine dekanlık yapabilecek bir insanoğlu hayal edin. İşte Ulrich böyle bir adam. Neyse, yazdıkça daha da kıskanıyorum… :) Konuya döneyim. Ulrich’in öğrencilerinden ikisi çok güzel bir video ile firma ismi verilirken neler yapılması gerektiğini anlatmışlar. (Logolardan sonra isim vermeye de değinmemin sebebi ise bir süredir uğraştığım şu proje.)
Talep Yaklaşımı - Demand Thinking
Basecamp’in ürün lideri Ryan Singer ve Jobs to Be Done’ın en önemli temsilcilerinden Chris Spiek “Demand Thinking” isimli bir yaklaşımı tanıtıyorlar. İzlemenizi öneririm.
Temelinde “demand ve supply” ayrımı olan kısmen yeni bir yaklaşım bu. Singer ve Spiek, bize müşteriden gelen özellik taleplerinin ve hatta çoğu zaman bizim ürün insanları olarak geliştirdiğimiz özelliklerin neden istenen sonuçları vermediğini ve bu sorunu çözmek için nasıl bir süreç izlememiz gerektiğini anlatıyorlar. Son derece uygulanabilir ve anlaşılır bir şekilde hem de.
Yeri gelmişken, ben de bu konu hakkında bir yazı yazmıştım. Yakında, son 4 yıldır üzerinde çalıştığım bir de framework paylaşacağım bu konu ile alakalı. Haberdar olmak isterseniz şuradan kayıt olun lütfen.
İki Sistem Teorisi
Sosyal psikoloji alanında en favori insanlarımdan biri Daniel Kahneman’dır. ConversionXL harika bir yazı ile ürün dünyasında İki Sistem teorisinin uygulamalarını ve bu konuda uzmanların görüşlerini derlemiş. Teorinin işe yararlığı kadar kritiğini de içeren bir yazı.
Gittikçe Azalan Kesintisiz Dikkat Süresine Karşı “Scroll” Kullanmanın Faydaları
Arayüz tasarımında meşhur bir kavram vardır: “The fold”. Öz Türkçesi, sayfa açıldığında görünen kısım demek olan bu kavram sayesinde “above the fold” ve “below the fold” terimleri de hayatımıza girdi.
Çoğunlukla, önemli bulunan hemen her şeyin above the fold denen alana “tıkıştırılması” gerektiği şeklinde yorumlanan bu kavrama karşı “uzun uzun scroll edilen sayfalar” aslında “The fold”a nasıl yaklaşmamız gerektiğini yeniden hatırlattı.
Bu yazıda ise scroll etmenin faydaları ve bolca scroll edilecek sayfalar tasarlarken neler yapılacağı çok iyi anlatılmış. Scroll’un neden çalıştığı ise Nir Eyal’in Hook Modelinde gizli. Çok basit bir davranış (scroll) karşılığında değişken ve anlamlı ödüller (ilgilendiğimiz bir sitenin içerikleri) alıyoruz. Daha detaylı bir açıklama için şu yazıya bakabilirsiniz.
Refind 1 milyar Coin Dağıtıyor
Refind severek kullandığım bir “ilginizi hak eden içerikleri önerme” uygulaması. Biraz anlatması zor bir ürün. O yüzden kendilerinden alıntı yapmak en doğrusu olacak.
Read about Trump and North Korea in the news, see photos of your friend's wedding on Facebook, and discover timeless, inspiring pieces on Refind.
Refind, ileride elde edeceği kar ile satın almayı vaat ettiği 1 milyar coin dağıtıyor. Klasik bir davet mekanizması ile cryptocurrency’yi birleştirip ilgi çekici bir büyüme kampanyası oluşturmuşlar. Linkten üye olursanız hem siz hem ben 20 coin kazanacağız :)
“Özellikleri Değil Faydayı Tarif Edin” Neden Kötü Bir Öğüttür?
Başlık biraz clickbait olsa da içerik kaliteli. CRE, ne zaman faydadan ne zaman özelliklerden bahsedilmesi gerektiğini incelemiş.
Yapay Zeka ile “Sketch” Yapma
Airbnb tasarıma yaklaşımı ile hayranlık uyandıran firmalardan biri. Tasarım sürecinin özündeki hızlı prototipleme ve feedback alma döngüsünü daha da hızlandıracak bir yapay zeka geliştirmeleri de bu hayranlığı ne kadar hak ettiklerinin bir ispatı. Bu yapay zeka ile el ile çizilen sketch’leri koda çeviren bir araç geliştirmişler. Yeri gelmişken bunun bir benzerini ekran görüntüsünden kod üreten UIzard’ın da yaptığını hatırlatayım.
Bu tür gelişmeler “acaba tasarımcılara ihtiyaç kalmayacak mı?” sorusunu akla getiriyor. Açıkçası, tasarımcıyı araç (Sketch, Figma, Photoshop vb.) kullanan kişi olarak görüyorsak, evet bu türden tasarımcılara olan ihtiyaç gittikçe azalıyor, azalacak. Ancak tasarımcıyı hem kullanıcı hem de firmalar için problem çözen ve onları istedikleri sonuçlara ulaştıran kişi olarak görüyorsak, o zaman bu tür tasarımcılara olan ihtiyaç öyle kolay değişmeyecek.
Çin’de QR Kod Kullanımı
Her ne kadar QR kod kullanmak bir dönem dalga geçilmemize dahi sebep olduysa da son derece pratik bir çözüm oldukları su götürmez bir gerçek. Andreessen Horowitz’teki bu yazı ile düğünden cenazeye, dilenmekten albüm reklamlarına QR kodların kullanım alanlarını göreceksiniz.
Öğrenmeyi %40 Hızlandıran Cihaz
“Transcranial direct current stimulation” denen bir metodu sadece bir başlık sayesinde gerçekleştirerek hayvanların öğrenmesinde %40’lık bir hızlanma elde edilmiş. Yapay zeka kadar duymasak da insan zekasının iyileştirilmesi üzerine de ciddi işler yapılıyor.
Sıkılmanın (Beklenmedik) Sonuçları
Tolkien’in Hobbit’i, Steve Jobs’un iPhone’u “sıkıntı sayesinde” yarattığını biliyor muydunuz?
“Boşboş durmanın”, sıkılmanın hiç tahmin etmediğimiz faydaları var. İşte sürekli telefonları kurcalamamak için mükemmel bir sebep daha. Sıkılmanın beklenmedik sonuçları burada.
Bileşik Etki
“Şimdi hemen 3 milyon dolar almayı mı yoksa gelecek gelecek ay boyunca her gün 2’ye katlanacak 1 senti mi tercih edersiniz?”
Derek Sivers’ın sitesinde okuduğu 200’den fazla kitabı çok ciddi bir çaba ile özetlediği bir bölüm var. Burada Compound Effect kitabını özetlemiş. Bileşik Etki diye dilimize çevirebileceğimiz bu kitapta insanların içselleştirmekte en çok zorlandığı konulardan biri diyebileceğimiz “lineer olmayan büyüme” ve bunun faydaları konu ediliyor. Lineer olmayan gibi garip bir terim kullandım, biraz açayım. Lineer büyüme: 1 yatırıp 2, 2 yatırıp 4, 3 yatırıp 6 ve 4 yatırıp 8 aldığımız bir yapıyı anlatırken; lineer olmayan büyüme: 1 yatırıp 2, 2 yatırıp 4, 3 yatırıp 8 ve 4 yatırıp 16 aldığımız bir yapıyı anlatır. (Gördüğünüz üzere ilk yapı f(x)=2x fonksiyonu, ikinci yapı f(x)=2^x fonkisyonuna karşılık geliyor. Şimdi girişteki soruya verdiğiniz cevabı tekrar düşünün.)
Bileşik Etki’yi ya da üstel büyümeyi anlayamamak çok büyük kayıplara sebep olan çok çok önemli bir konu. Bu sebeple iklim değişikliğini de, yapay zekanın ve otomasyonun etkilerini de anlamakta çok gecikiyoruz ve belki de dönülmez bir noktaya geldik de haberimiz bile yok. Bu içerik bu konuları biraz daha açıklığa kavuşturacak.
Otomasyonun Basit Bir Grafik ile Başlayan Gerçek Hikayesi
Üstel büyümenin ne kadar kuvvetli ve anlaması zor bir kavram olduğunu az önce gördük. Bunun üzerine Basic Income’daki müthiş makaleye denk gelmek çok ilginç oldu.
Bu makalede Scott Sentens insanları işinden eden otomasyon çözümlerinin insanlığı nasıl korkunç bir geleceğe ya da harika bir geleceğe götürebileceğini elle tutulur verilere dayanarak anlatıyor. Biraz uzun olsa da kesinlikle ama kesinlikle okunması gereken olağanüstü bir yazı. Geleceğimiz karanlık mı aydınlık mı olacak? Basic income (Temel gelir) bu konuda neden kilit bir rol oynuyor? Amerika’daki işsizlik oranı rekor seviyede iyi olmasına rağmen neden her geçen gün daha da fazla insan sadece hayatta kalmanın ötesine geçemiyor? gibi daha birçok önemli sorunun cevabı bu yazıda.
Beynin Nasıl Çalıştığını Anlamak için Olağanüstü Zorlu Bir Deneme
Beynin 1 milimetre küplük bir parçasının “tümüyle” haritasını çıkarıp nasıl çalıştığını daha da iyi anlamaya uğraşan 100 milyon dolarlık bir projeyi anlatıyor bu yazı. Bu projenin çıkış sebebi ise şu: Bir yapay zekanın köpekleri tanıyabilecek yetiye ulaşması için binlerce köpek olan ve olmayan fotoğraf görmesi gerekirken 5 yaşında bir çocuğun bir kere köpek görmesi yeterli. Öyleyse, yapay zekanın (özellikle machine learning temelli yapay zekanın) daha da ileri gitmesi için aşılması gereken bir bariyer var. (Bu noktada kendi kendine öğrenen yani hazır bir veri setine ihtiyaç duymayan yapay zekaların bir fark yarattığı açık ancak genel değil özel konularda çalışıyorlar ve Silikon Vadisi Yapay Zeka Konusunda Daha Açık Olmalı isimli makalede de bahsedilen “kara kutu” olmanın getirdiği sorunlar daha da derinleşiyor kendi kendine öğrenen yapay zekalar ile.) Bu bariyeri aşmak üzere yapay zekaların makineler gibi değil insanlar gibi öğrenmesi gerektiğini düşünen bilim insanları bu projeyi çok zorlu bir görevin ilk adımı olarak konumlamışlar.
Bu proje bana Geoffrey West’in Scale kitabını anımsattı.West kitabın bir bölümünde korelasyonun her zaman direkt bir sebep sonuç ilişkisi göstermediğinden ve bu yüzden sadece istatistik ve veriye güvenerek güvenilir yapılar kurulamayacağından bahsediyordu. Örneğin, cep telefonu sattığımız sitemizden alışveriş yapan insanların çoğunlukla yaz aylarında doğduğuna dair bir bilgi elde ettiğimizi düşünün. Bu bilgiden yola çıkarak reklamlarını yaz aylarında doğmuş insanlara göstermeye karar vermeyeceğimiz çok açık, değil mi? Çünkü biz insanlar için cep telefonu almak ile doğduğumuz ayın arasında bir ilişki olmadığı çok açık ancak makineler için durum böyle değil çünkü onlar bizim gibi öğrenmiyorlar. İşte West de buradan yola çıkıp büyük veri ve onun kullanımı ile beslenen alanlarda istatistik kadar ve hatta belki de ondan daha çok fiziksel olarak tutarlı teorilere ihtiyacımız olduğundan bahsediyordu.
Şimdi, bu haberi bir de bir önceki haberle birlikte okuduğumuzda yapay zekanın bugünden fersah fersah iyi bir noktaya daha da hızlı gelebilecek olmasına sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.
Kapanış...
Bir süredir kendi newsletter'ımı dahi yazmaya motivasyon bulamama rağmen Erman misafir küratör olmayı önerince düşünmeden evet dedim. Benim de severek takip ettiğim bir newslettera konuk olmak bir yana, bu değerli okuyucu kitlesiyle direkt etkileşime geçme fırsatı çok heyecan verici. Erman’ın “su gibi” tarzına yaklaşmak çok zor. Bu sebeple umarım bu farklı newsletter ile sizi çok sıkmadım. Lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın: akarsumset@gmail.com.
Son bir not!
Bundan 3 ay kadar önce bir arkadaşımdan “İstanbul’da neden ProductTank yapmıyorsun?” diye bir mesaj aldım. Bu mesajla birlikte ProductTank’i araştırmaya başlayınca ürün insanlarını bir araya getirmek için çok uygun bir çatı olduğunu görür görmez hemen organizasyon ekibini (Can, Niels, Eran, Besim) topladım. Ekip olarak belirlediğimiz amaç şuydu: Ürün yönetimi çok değerli ve keyifli bir uğraş ancak yeterince bilinmediği için ürün insanları hak ettikleri değeri görmedikleri gibi yeni ürün insanları da yetişmiyor. Bu sorunu çözmek üzere çorbada tuzumuz olması için ProductTank İstanbul meetup’larını ve Medium yayınını başlattık.
Erman’ın da advisorları arasında olduğu ProductTank İstanbul’un ilk meetup’ını 17 Ekim’de yaptık. Bir sonraki meetup'tan haberdar olmak için bizi takip edin.
Sektörün içinden Türkçe yazılar içinse Medium’a buyrun. Bize yardım etmek isterseniz Linkedin’den ulaşın.