Soft Commitment #139
SaaS'larda 'end-user programming’ ile açılacak ‘build, don’t buy’ çağı, Worldcoin: 'Biggest financial identity network’, ABD'deki 'earnings' döneminden öne çıkanlar, Outverse ve dahası...
Soft Commitment olarak birinci, e-bültenin 139. sayısından herkese merhaba! Yine ilgi çekici gelişmeler, çıkarımlar, ürünler ve çok daha fazlası sizi bekliyor. İki büyük konu birden aynı sayıda olunca biraz uzun oldu ama keyifle okuyacağınıza inancım tam.
Ara sayıda da paylaşmıştım, eğer hala doldurmadıysanız hem içgörülerinizi alabilmem hem de sizi daha iyi tanıyabilmem için fazlasıyla önem veriyorum: e-bülten geri bildirim anketi.
Soft Commitment’ı ilgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla paylaşabilir, örneğin bu e-postayı takım arkadaşlarınıza forward edebilirsiniz.
Soft Commitment Yetenek Kolektifi’nde iki yeni iş ilanı var, siz de Soft Commitment komünitesiyle şirketiniz ve ekibinizdeki açık pozisyonu paylaşmak isterseniz platform sizi yönlendirecektir. İki ilan da ilk günlerinden bu yana büyüme yolculuğuna bizzat şahit olduğum, bugün 6 ülkede faaliyetlerine devam eden Pubinno’dan. Türkiye'de parçası olunabilecek global bir ürün, gerçek bir inovasyon. İş ilanlarında geçen alanlar size uyuyorsa değerlendirin derim:
Visual Communication Designer, Pubinno
Account Manager, Pubinno
Keyifli okumalar,
SaaS’ların geleceğine LLM etkisi
Adına web2 de diyebileceğimiz çağın en önemli kategorilerinden biri hiç kuşku yok ki SaaS’lar oldu. Kağıt üzerinde çok güzel bir iş modeli öyle değil mi: bir kere yapıp, aynı ürünü, aylık periodlarda ve teorik olarak sınırsız sayıdaki kullanıcıya satabiliyorsunuz. Web1 çağının ‘dijital ajansları’ en çok bunun hayalini kuruyordu, üstelik SaaS’larda bu hayali ‘sınırsız’ bir scale’de yapabilmeniz mümkün… Bu kadar SaaS güzellemesi yeter, gelelim SaaS’ların geleceğini tehdit eden gelişmelere.
Ben tehditleri ikiye ayırıyorum: LLM’ler öncesi ve sonrası. Öncesinde;
Artık tüm spesifik problemler için onlarca farklı çözüm, bu çözümün etrafındaki özellikleri de bünyesinde barındıran alternatifler mevcut, nereye bakarsanız bakın kırmızı okyanustan söz etmek mümkün. Bundling de unbundling de almış başını gidiyor
Zapier gibi entegrasyon araçları, Airtable gibi bu araçlar için bir hub niteliğinde olan ‘one platform for everything’ çözümler oldukça popüler
SaaS’lar eskisi kadar kolay yatırım bulamamaya başladı, değerleme çarpanları da ciddi oranda düştü, örneğin borsaya kote olan ve oldukça başarılı giden Semrush, 5 çarpanla değerleniyor (public market etkisi desek de günümüz sağlıklı SaaS’ları için private market’te çarpanlar 8-10’la sınırlandı)
Günümüz yatırım dünyasında globali ve büyük pazarları hedefleyen compound ürünler (#132’de detaylandırmıştım) çok seviliyor, Türkiye gibi görece küçük pazarlarda ise PE’ler SaaS’ları bundle’lamanın peşinde, yani küçük/yeni oyuncu büyümekte daha da zorlanıyor
‘End-user programming’ ile kapısı açılan ‘build, don’t buy’ çağı
Ve gelelim SaaS’ların geleceğine en büyük etkiyi yapacak konuya: LLM’ler.
Replit gibi araçlarla çoğu noktada low-code olarak, kurulum yapmadan, deployment düşünmeden ve collaborative şekilde yazılım geliştirmek artık mümkün. Ayrıca Replit gibi oyuncular LLM’ler sonrasında end-user programming’in de önünü açtı, Replit AI alanında son dönemde önemli güncellemeler yayınladı. Belki bugün yeterli değil ama orta vadede son kullanıcıların da low-code, hatta no-code olarak, AI destekli bir şekilde kendi çözümlerini geliştirmesi, halihazırdaki yazılımları modifiye etmesi mümkün olacak gibi duruyor.
Son kullanıcı demişken, kurumlar içindeki çalışanları da düşünebilirsiniz. Kurumların da satın almak yerine içeride geliştirme güdüsü artacak diyebiliriz. Google’ın LLM’i Bard’la da işbirliği bulunan Replit, neredeyse bütün SaaS’ların ihtiyaç duyduğu login mekanizması, kullanıcı yönetimi ve benzer işleri zaten halledebiliyor, deployment ve fork gibi yetenekleri de cabası.
Yani SaaS’ların herkese aynı ürünü sunduğu dünyadan; kullanıcının kendi spesifik ihtiyaçları için özelleştirebildiği, aynı temeli (base’i) kullanan, verilerin yine herkesin kullandığı bir bulut platformda olduğu, üzerindeki katmanları ise her bir kullanıcının kendisinin geliştirdiği SaaS’lara.
Base için şu an en önde gelen platform gibi duran Replit’i pekala konumlayabiliriz, platformun Google’ın LLM’i Bard işbirliğiyle sunduğu AI çözümleri de şimdiden oldukça ilgi çekici, ayrıca Replit’in Google Cloud Platform’la da bir işbirliği var.
Buradan bakınca Replit her ne kadar Google’la oldukça yakın duruyor olsa da şirketi Microsoft’un satın alması yazılımın geleceğinde çok şeyi değiştirebilir. :)
Bu arada Replit’i ne zaman görsem aklıma Koding geliyor, 2012 yılında ABD’de kurulan şirket önemli isimlerden $20m’a yakın yatırım almıştı. Tek sebep bu değil-dir tabii ki ama ‘zamanın ötesinde’ olarak nitelendirebileceğim Koding, günümüze kadar ne yazık ki gelemedi. ‘Meraklısına’ Koding’i anlattığım Webrazzi’deki yazım 2012’den.
Farkındayım biraz uçtum :) LLM’lerin yeteneği buna yetecek mi, özelleştirmeye giden kullanıcıların güncellemeleri de kendilerinin yapması gerekecek gibi şimdilik havada kalan çok konu var ama zaten yarın böyle olacak demektense bir nevi fikir jimnastiği yapıyoruz öyle değil mi?
Peki LLM’ler yazılım dünyasında şu an nerede? #136’da paylaştığım ‘Stack Overflow 2023 Developer Survey’ çıktıları hatırlarsanız LLM’lerin yazılım dünyasında hala katetmesi gereken ciddi bir mesafe olduğunu söylüyordu. Madalyonun öteki yüzünde ise ChatGPT sonrası Stack Overflow trafiğinde çok ciddi bir düşüş de var. :) Şöyle bir özet yapabilirim, GitHub Copilot’u da düşününce, günümüz LLM’leri sıfırdan bir uygulama yazmada henüz yolun başında ama geliştiricilerin bir yardımcısı olmada da şimdiden oldukça iyi.
Toparlayacak olursam LLM destekli yeni SaaS evreni;
Replit gibi bir ‘SaaS Base’ platformu →
Kolayca kullanılabilen bir bulut sağlayıcı →
Üzerine de LLM destekli bir feature geliştirme engine’ı.
Evet, bugünün global SaaS’ları buna benzer bir engine’ı product roadmap’lerine alabilir, switching cost oluşturacak stratejileri dünden daha fazla kafa yormaya başlayabilir. Ek olarak LLM çağından önceki tehditler de cabası. SaaS’lar tabii ki ölmeyecek, ama şekil değiştirecek, pazar dengeleri de biraz sarsılacak.
Worldcoin: ‘Biggest financial identity network’
Sam Altman’ın kurucu ortağı olduğu Worldcoin’i e-bültende ilk kez Nisan 2022’de size anlatmıştım. AI destekli karar veren, arkasında blockchain kullanarak ‘privacy preserving digital identity’ yeteneğiyle kişileri birer kullanıcı (World ID) haline getiren, ‘yeni dünyanın’ oluşturacağı yeni dengelerde ‘bir kesimi kontrol altına almak’ adına olmazsa olmaz olan UBI (Universal Basic Income) çözümü olan Worldcoin; geçtiğimiz hafta içinde resmi olarak faaliyetlerine başladı. UBI özellikle ABD’de üzerine uzun süredir kafa yorulan bir konu, hatta Sam Altman YC’nin başındayken ilk deneylerden birini de bizzat YC’nin kendisi yapmıştı, $60m’lık bir deneme bütçesiyle…
Worldcoin nasıl çalışıyor?
World App’i indiriyorsunuz, Worldcoin’in KYC yapan donanımı Orb’u şu an aktif olduğu 14 ülkeden (35 şehir, toplam cihaz sayısı ise 150 civarında) size en yakın lokasyonda bulup, randevu alarak gerçek bir insan olduğunuzu ispatlıyorsunuz, blockchain sayesinde kimliğiniz, hak edişleriniz tamamen sizde kalıyor, Worldcoin yalnızda gözünüzdeki iristen bir hash değer hesaplıyor ve yalnızca bu bilgiyi tutuyor. Bu arada KYC dedim ama Worldcoin’in geliştirdiği Orb’un yaptığı aslında bildiğimiz KYC değil. Çünkü hükümetlerce verilen kimlikleri görmüyor, yüzünüzü taramıyor.
Worldcoin bünyesinde dağıtılacak olan UBI ise WLD token ile yapılacak (tokenomics burada), World App ile itibarı para birimine dönmek mümkün olacak. WLD token ise ERC-20 yani Ethereum tabanlı, Worldcoin ayrıca ikinci katman (L2) çözüm olarak Optimism kullanıyor. Ethereum üzerinde yalnızca WLD değil, aynı zamanda Orb’un kişilerin gözlerindeki iris tabakasından elde ettiği hash’ler de tutuluyor.
Worldcoin lansmanına verilen tepkiler…
Worldcoin’i Sam Altman’ın OpenAI’da yaptıkları ve geçmişinden bağımsız ele almak imkansız. Lansman sonrası yapılan yorumlar da bu önyargıdan nasibini çokça alıyor. Worldcoin’in merkeziyetsizliği ve güvenliği büyük tartışma konusu, Ethereum’un kurucusu Vitalik de endişeli ve Worldcoin’in merkezi bir yapıya kavuşabileceğini düşünüyor. Twitter kurucusu Jack Dorsey’nin yorumu da burada. :) Sam Altman’ın paylaştığı, Worldcoin lansmanının üçüncü gününden insanların Orb kuyruğunda beklediği video ise şurada. Bu arada Worldcoin’in hedef pazarları arasında bulunan, 18 Orb’a ev sahipliği yapan Kenya, finansal ve mahremiyet endişeleriyle Worldcoin’i yasaklayan ilk ülke oldu. Avrupa’da ise tartışmalar sürüyor, AI’da da olduğu gibi UK yine en net duruş sergileyebilen ülke.
Kim ne demişi boşver, ben derinlemesine okuma yapmak istiyorum diyenler içinse Worldcoin’in whitepaper’ı burada. Şirketin kurucu ortaklarının bir saatlik Bankless röportajı da şurada.
Uzun vadede UBI dünyanın sürdürülebilirliği için bir gereklilik gibi duruyor. UBI için ne gerekli ve bu gerekliliklerde Worldcoin nerede, nereye gidecek, dört farklı eksende bir başka fikir jimnastiği için buyrunuz;
UBI dağıtımı için finansal kaynak: Bugüne kadar $125m yatırım alan Worldcoin bu parayı platformunu (başlıkta da geçirdiğim gibi, platform = ‘biggest financial identity network’) için kullanıyor. WLD henüz product-market-fit’i oluşmamış bir proje için çok erken hatta yanlış bir adım ama insanlara ‘umut’ (havuç) verecek bir mekanizmaya da ihtiyaç vardı. Örneğin şu an sisteme giriş yapan herkese 25 WLD veriliyor. WLD’nin FDV (fully diluted value) yani piyasaya çıkacak tüm token’lar göz önüne alındığındaki değeri $22b’a çoktan ulaştı, ama bu tabii ki de suni bir büyüme. Yine de şuna hiç şüphe yok ki Worldcoin ileride bu finansmanı WLD dışında edinecek, ve bunun için her açıdan yeterli güce sahip. Yani WLD’yi bir çözüm değil, en fazla bir araç olarak görmek lazım.
Kişilerin UBI’ye olan ihtiyacının ispatı: Şu an World App üyeliğinde herhangi bir kişisel bilgi girmeniz gerekmiyor, daha doğrusu giremiyorsunuz. Telefon, e-posta, adres ve hatta isim. (WLD’den off-ramp yapmak istediğinizde aradaki servis sağlayıcıya kişisel bilgilerinizi girmeniz gerekiyor.) Uzun vadede Worldcoin’in bu ihtiyacı anlamak için başka protokollerle iletişim içinde olacağını düşünüyorum. Aslında Worldcoin’i bir platform olarak ele almak lazım; KYC yapıyor, World App ile bir platforma sahip, finansman ve kişiselleştirme için ileride her türlü entegrasyona açık. Komplo teorisi olarak algılansın istemem ama söz konusu bu protokol Black Mirror bölümlerini fazlasıyla hatırlatabilir. Worldcoin şu an için bu ihtiyaç meselesinde ‘AI based UBI’ demekle yetiniyor.
Kişilerin tekil ve gerçek bir birey olarak (proof of personhood) sisteme giriş yapması: Vitalik’in eleştirileri bir yana, konu hiç uzmanlık alanım olmasa da Worldcoin’in bu alanda başarılı olduğunu, ilk aşamayı geçtiğini düşünüyorum. Keza Vitalik’in endişelerini en başından bu yana aslında hiç taşımıyorlar gibi bir düşüncem var. Dediğim gibi gizlilik ve mahremiyet ne ölçüde mümkün olacak, konunun yazılımsal boyutu bir yana; şu an çalışan bir sistem var, milyonlarca insan üzerinde de çoktan denendi bile.
Tüm bu süreçler için uçtan uca çalışacak, herkese ulaşabilecek bir platform veya uygulama: Şirketin rahatlıkla üstesinden geleceği bir konu, MVP de World App ile zaten hazır. Bu arada World App yerine daha sonra başka cüzdanların da aynı altyapıyı kullanabileceğini belirtmek lazım. Son olarak; Worldcoin’in nihai hedefi World App’in back-end’inin de merkeziyetsiz çalışması.
Sonuç olarak; Sam Altman teknoloji dünyasının ‘dahi çocuğu’, kimsenin aklında yokken en büyük alamet-i farikasını kullandı ve yüzlerce milyon dolar yatırım alarak OpenAI ile LLM’leri hayatımıza soktu. Şimdi de hem AI hem de Orb ile beraber; dünyanın uzun vadedeki en önemli başlıklarından biri olan UBI’ye hazırlanıyor. Şu an temelleri atılan ‘biggest financial identity network’ ileride kimler tarafından yönetilecek ve bu finansman kimlere sağlanacak hepsi Worldcoin’in kararına kalmış.
Outverse: ‘Full-stack community platform’
Stripe, Figma, Notion… Web2’nin bu dev şirketlerinin ortak özelliği sizce nedir? İlk akla gelecek yanıtlardan birisi bu şirketlerin a’dan z’ye çok iyi bir komünite kurması olacaktır. Web3 dediğimiz dünya ise zaten tamamen komüniteler üzerine kurulu.
Bir ufak parantez; bu düşüncenin çıkış noktası aslında token’lar olduğu (kısaca her web3 şirketinin bir token’ı olacak ve bu token’a sahip olan kişiler komünitelerin doğal bir üyesi olarak adeta birer marka elçisi gibi hareket edecek), ve şu an token’a bakışın en azından benim nezdimde değişmesiyle web3 dünyasında komünite etkisi de soru işareti taşımaya başladı gibi duruyor. Evet belki token’lar eskisi kadar başrolde değil, ama bu dünyanın felsefesinde de komünite gücü yeterince büyük, ‘platform vs protokol’.
Uzatmadan konumuza geçmek istiyorum, önemli isimleri yatırıcısı yapan Outverse, -hayır metaverse ile alakası yok- başta SaaS’lar olmak üzere şirketlerin komünite gücü oluşturmasına ve bu gücü yönetmesine yarıyor.
Günümüzde şirketlerin %56’sı komünitelerini yönettikleri araçlardan memnun değil. Şirketlerin %70’i Slack veya Discord kullanıyor ve bu spesifik pencereden bakınca Slack’in fiyatlama, Discord’un arşiv ve ulaşılabilirlik gibi özelliklerinden memnun değiller.
Outverse’ün geçmiş iş tecrübelerinde de komüniteler kurmuş ve yönetmiş iki kurucu ortağı, bu soruna özelleştirilebilir bir alternatifle geliyor. Open Forums. Slack ya da Discord kullanmaya alternatif; SaaS’lar için komünite oluşturmaya özelleşmiş, şirket içinde ürün ve destek gibi takımların ihtiyaçlarıyla paralel bir iletişim platformundan söz ediyorum.
Outverse bünyesinde Open Forums dışında knowledge base adı verilen dokümantasyon sayfası, customer success ekipleri için bir destek yazılımı, ürün takımlarının kendi roadmap’lerini community-driven hale getirebileceği özellikler ve blog oluşturma gibi çok sayıda modül var. SEO uyumluluğu da şirketin ön planda tuttuğu özelliklerinden biri.
LLM destekli Centralized Knowledge Ecosystem oluşturma iddiasındaki Outverse henüz açık beta aşamasında ve Outverse’ü bu aşamada ücretsiz olarak kullanabiliyorsunuz. En başta Slack’teki fiyatlama politikası olmak üzere şirketin dokunduğu problemlere, bu konunun (community-driven büyüme - hatta PLG yaklaşımı) önemine ben de fazlasıyla iknayım, ancak alışkanlıkları değiştirmek de kolay değil.
ABD’deki teknoloji devlerinin ‘earnings’ dönemi ve diğer global gelişmeler
Robinhood halka arzından sonra ilk kez kar açıkladı! $486m revenue ile $25m net income elde eden şirketin aktif kullanıcı sayısı ise geçtiğimiz yıla kıyasla 14m’dan 10.8m’a düştü (son 2 yıla bakacak olursak düşüş %50 seviyesinde). Robinhood’un karlılığa gitmesindeki en büyük etken ise 3 kat artan faiz gelirleri (interest revenues) oldu ($234m). Robinhood’un kripto hacimlerindeki büyük düşüşe paralel olarak kriptodan elde ettiği gelir de $38m’dan $31m’a düştü, ancak şirket kontrolü tamamen son kullanıcıya bırakacağı (self-custody) bir kripto cüzdan için çalışmalarına devam ediyor. Şirketin ABD’deki yüksek faiz ortamında kar elde etmesi önemliydi, Robinhood ayrıca geçtiğimiz haftalarda UK CEO’sunu atadı ve bölge açılımına ağırlık verdi.
Kripto demişken; Coinbase ise pozitif bir çeyrek geçirdi. Coinbase’in geçen yıla göre %50 oranında düşürdüğü masrafları dikkat çekici, tüm dünyadaki ‘verimlilik yılı’ stratejisinin etkisini böylesine bir oranda görmek ve beklenti üstünde kalmak değerli. Coinbase’de dikkat çeken diğer konu ise kurumsal yatırımcıların her çeyrekte hacimdeki payını arttırması oldu. Coinbase’in web3 superapp’i olma vizyonu da önemli, burada da One servisi başta olmak üzere pozitif bir gidişattan söz etmek mümkün. Ayrıca Coinbase, Base adını verdiği ve Optimism’le ortaklaşa geliştirdiği L2 için mainnet geri sayımında, şu sıralar bir bir kurumsal şirketlerle yaptığı iş birlikleri açıklanıyor.
Karlılık demişken… 2014’den bu yana $31b üzerinde operasyonel zarar açıklayan Uber, ilk kez karlı hale geldi. Uber bu çeyrek için beklentilerin altında kalsa da yeni CEO nihai hedefine ulaşmış oldu, klasik bir ‘founder-mentality’ devrinden sonra göreve gelen CEO’nun oynadığı karlılık oyunu diyebilirim… Yeni CEO’nun uyguladığı yöntemler neydi derseniz;
Pandemide %20 işten çıkarmaya gitti
Careem ve Zomato ile karlılık önündeki bir engel haline gelen geçmiş satın almalara bir çözüm buldu (satan, ayırıp yatırım alan)
1. veya 2. olmadığı pazarlardan çıktı
Ücretli abonelik satmaya başladı, geçen yıla göre 2 kat büyüyen UberOne’ın şu an 12 milyon abonesi var
‘Counter-positioning’ için kendi içinde bir takım kurup büyük AR-GE yatırımı yapmaktansa Waymo ile bir işbirliğine gitti
Earning’lerde AI etkisine de Google ve Microsoft üzerinden bakacak olursak; her iki şirket de WS beklentilerini karşılasa ve buna paralel borsada yükselişe geçse de henüz tahmin edebileceğiniz gibi AI’dan kayda değer bir gelir yok, AI/LLM’in kazananı şimdilik sadece Nvidia. :) Microsoft, AI/LLM etkisini 2024’ün ilk yarısı göreceğine inanıyor ki ürün olarak OpenAI ve GitHub’ı düşünce gelire en yakın şirket Microsoft diyebiliriz. Bitirmeden; GitHub Copilot’un geçtiğimiz çeyreğe kıyasla 27 bin müşterisi var, Bing’in içinde sunduğu chatbot 1 milyar oturuma ev sahipliği yaparken, Bing Image Creator ile 750 milyon görsel üretilmiş.
‘The Year of Efficiency’ adını koyduğu geçtiğimiz yıldan bu yana 20 binden fazla çalışanını işten çıkaran Meta, yıllık %11 büyüme ile WS beklentilerini karşılasa da, metaverse namına ise AR/VR eforunu koyduğu Reality Labs altında sadece bu çeyrekte $3.7b kaybetti (2022 için kayıp $13.7b’dı), Reality Labs’ın geliri ise sadece $276m.
Gelelim başlıktaki ‘diğer’ gelişmelere.
Sequoia Capital, iki fonunda küçülmeye gitti, kripto fonunu $585m’dan $200m’a düşürdü, şirketin ekosistem fonu ise $900m’dan $450m’a geriledi. Yeri gelmişken, yakında VC dünyasının gidişatına ve gelecek öngörülerime dair detaylı, ayrı bir sayı kaleme almayı planlıyorum. Sequoia’nın açıklaması, ‘erken aşama girişimlere daha fazla odaklanabilmek’ şeklinde…
AngelList private market’leri domine etmeye devam ediyor, şirket şimdide de Nova satın almasıyla VC’lerden sonra PE’leri odağına aldı. AngelList, gelecekte her ne kadar büyük değişimlere gebe olsa da yatırım dünyasındaki altyapı ve platform olarak en önemli oyunculardan biri olacak gibi.
Pandemide inanılmaz değerlemelere ulaşan online etkinlik platformu Hopin, neredeyse ana işinin tamamını Zoom rakibi olan RingCentral’a sattı. Hopin’in değerlemesi 2021’de $7.8b seviyesini aşmıştı, acaba bu satın alma kaç yüz milyon dolara bitti dersiniz? Bu arada kurucu, secondary market’te $195m değerindeki hissesini çoktan satmıştı. Şirketin Seri-B ve Seri-C yatırımcıları arasında olup koyduğu tutarın 1/10’unu alan isimlerden bazıları: Andreessen Horowitz, Tiger Global Management ve General Catalyst.
Peki Hopin yoluna nasıl devam edecek? Şirket 2021 yılında satın aldığı -ve muhtemelen size tanıdık gelecek bir marka olan- StreamYard’a odaklanacak.
Kapanış…
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler!
Soft Commitment #139’u sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayı, ilgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza yollamayı unutmayın.
Bana ulaşmak için okuyor olduğunuz bu e-postaya yanıt vermeniz yeterli.
Eğer bir aksilik olmazsa 22 Ağustos’ta görüşmek üzere, sevgiler.